Öncü sinyaller enflasyonun, arz yönlü büyük şoklar yaşanmadıkça yatay bir seyir izleyeceğine işaret ediyor.
Son bir ayda hem küresel ekonomide hem Türkiye ekonomisinde görünümü değiştirmeye aday ciddi gelişmeler yaşanıyor. Trump‘ın gümrük vergilerinde ısrarlı ve ölçüsüz artırımları arkasından misillemeleri de getirmeye başlayınca küresel büyüme konusunda tahminler aşağı yönlü revize edilmeye başladı. OECD’nin bu hafta başında gelen küresel ekonomik görünüm raporunda 2025 büyüme tahmini %0,2 aşağı çekilerek %2,2 olarak açıklandı. 2026 projeksiyonlarında ise Euro Bölgesi’nin büyüme tahmini % 1,2’ye yükseltilirken ABD’nin büyüme tahmini ise %1,6’ya geri çekilmiş durumda. Çin’e yönelik büyüme tahminleri ise değişiklik göstermeyerek bu yıl %4,8, gelecek yıl için is %4,4 olarak açıklandı.
Bu sütunlarda de sık dile getirdiğimiz gibi 2025 yılında ABD’nin makroekonomik görünümü %3’lere yakın bir büyümeye işaret ediyordu. Fakat son gelişmeler ABD büyümesinin bu tahminlerin oldukça altına gidebileceği yönünde sinyaller veriyor. Eğer mevcut eğilim değişmezse ABD büyümesinin OECD tahmininin de altında %2’lerin gerisine düşme ihtimalini yüksek görüyoruz. OECD’nin Türkiye tahmini ise 2025 yılı için %3,1’e yükseltilirken, 2026 yılında %3,9 olarak açıklandı.
Tarife savaşlarının enflasyonu ne boyutta etkileyeceği de önemli bir tartışma konusu. Öncü sinyaller enflasyonun, arz yönlü büyük şoklar yaşanmadıkça yatay bir seyir izleyeceğine işaret ediyor. OECD’nin raporuna göre Türkiye ve Arjantin hariç G20 ülkelerinin 2025 yılı enflasyonu %2,8, buna karşın 2026 yılı enflasyonu %2,6 öngörülüyor. Bu projeksiyonlar aralık ayındaki tahminine göre herhangi bir revizyona işaret etmiyor. Bununla birlikte, ABD’nin enflasyon tahminleri 2025 ve 2026 yılları için yukarı yönlü revize edilerek %2,8 ve %2,6 şeklinde açıklandı. Japonya için %1,3 oranında yukarı revizyonla enflasyon tahmini %3,2’ye yükseltilirken, Euro Bölgesinde yatay seyirli %2 civarında enflasyon beklendiğini görüyoruz. Buna karşın, Asya ülkelerindeki negatif yönlü revizyonlar küresel ortalamayı değiştirmemiş görünüyor. OECD’nin Türkiye enflasyon tahmini 2025 yılı için %31,4, 2026 yılı için %17,3 şeklinde açıklanmış durumda. Önceki tahminlere göre yukarı yönlü bir revizyon olduğunu da anlıyoruz. Büyüme tarafındaki yukarı yönlü revizyonun enflasyon tarafında da yukarı yönlü bir revizyonla gelmesi zaten beklenen bir durum olması gerekiyor.
Hisse senedi piyasaları, küresel ekonomide yavaşlamaya işaret ediyor
Finansal piyasalardaki gidişata baktığımızda hisse senedi piyasalarının özellikle ABD’de çok sert düşüşler gösterdiğini, diğer bölgelerde daha sınırlı düşüşler olsa bile genel eğilimin aşağı yönde olduğunu izliyoruz. Son birkaç gündür yukarı yönlü hareketler olsa da hisse senedi piyasalarının ana fiyatlaması küresel ekonomide bir yavaşlamaya işaret ediyor. Tahvil piyasalarına baktığımızda ise başta Avrupa olmak üzere yukarı yönlü hareketlenmeler görüyoruz. Tahvil piyasaları ise daha çok enflasyonda yükselişi fiyatlarken büyüme ile ilgili henüz çok ciddi bir kaygıyı yansıtmıyor. Dolayısıyla finansal piyasalarda büyüme ve enflasyon konusunda kafa karışıklığının devam ettiğini izlemek mümkün görünüyor. Trump’ın son adımlarının makro verilere yansımasını henüz görmedik. Tahminimiz önümüzdeki günlerde özellikle ABD’de büyümeye ve enflasyona yönelik rakamların daha olumsuz gelmesiyle borsalardaki baskının devam edeceği yönünde. ABD hisse senedi piyasası ayı piyasasına girer mi girmez mi yoksa düzelteme bölgesinde mi kalır önemli bir tartışma konusu. Mevcut eğilimler sert bir düzeltme eğilimini daha ağırlıklı gösteriyor. Eğer Trump mevcut eğilimini devam ettirirse borsaların ayıp piyasasına girme ihtimali de ciddi biçimde artmış olacak.
Euro-dolar paritesi, Euro lehine güçlü döndü
ABD’de büyüme tahminlerindeki aşağı yönlü revizyonlar ve enflasyon beklentilerindeki yukarı yönlü hareketlenmeler ABD’deki savunma harcamaları ile beklenen büyüme ve daha kararlı duruş nedeniyle Euro-dolar paritesini Euro lehine güçlü bir şekilde döndürmüş durumda. Bununla birlikte Trump‘ın dolarda ve ABD borsalarında daha fazla zayıflamaya izin vermeme ihtimali önümüzdeki süreçte bazı geri adımları gündeme getirebilir. Buna ilaveten, her ne kadar büyüme yönlü politikalar dönse bile sürecin kolay olmayacağı ve AB’nin ticari savaştan kaynaklanan büyüme ve enflasyon baskısıyla makro görünümünün çok da pozitif olamayacağına dair sinyaller de mevcut. OECD raporu da en azından içinde bulunduğumuz süreçte AB’ye büyüme tarafında olumlu yansımanın çok güçlü olmadığını gösteriyor. Bu nedenle dolardaki zayıflamanın aynı hızla devam etmesini beklemiyoruz. Bir miktar dolar toparlansa bile bu da çok büyük boyutta muhtemelen olmayacaktır.
Ülkemizde ilk yansımalar hisse senedi piyasasında oldukça olumlu bir hareket olduğunu gösteriyor. Gelişmekte olan ülke ETF’lerine baktığımızda Türkiye’nin Mart ayında en üst sırada yer alması ve %12,3’lük bir artış göstermesi, ağırlıklı olarak AB -Türkiye arasında yaşanan olumlu gelişmeler ile Rusya- Ukrayna Savaşı’nın bitme ihtimali nedeninden kaynaklandığını gösteriyor. Son bir yıldır negatif ayrışan Türkiye ETF'lerinin halen gelişmekte olan ülke ortalamasının hafif altında olduğunu görüyoruz. Son bir yılda %7,5’lik getirisi ile %8,4 olan gelişmekte olan ülke ortalamasının altında bulunan ülkemizin mevcut eğilimin devam etmesi durumunda ortamının üzerine çıkması ve mevcut hisse senedi piyasasındaki eğilimin, siyasi ve jeopolitik gelişmeler izin verirse bir süre daha devam etme ihtimalinin olduğunu düşünüyoruz.