Haziran toplantısından ziyade Temmuz’daki buluşmaya kayacak olan faiz indirimi beklentileri, aynı zamanda, atılacak adımın da boyut olarak küçülmesi anlamına geliyor.
Yerel varlıkların fiyatlama temalarını bir kez daha, yine, yeni, yeniden güncelleme süreci içerisinden geçiyoruz. Yıl başlangıcında düşünüp, kaleme aldığımız temalar büyük oranda değişti. Belki makro taraftaki gidişat henüz ‘yapısal’ olarak tam değişim göstermiş olmasa da ilerlenen yolun uzunluğu ve artan dönemeç sayısı bizi bu tarz bir güncellemeye mecbur kılıyor. Gerçekten net bir yol haritası çıkarmanın son derece güçleştiği zamanlar ve getirdiği fiyatlama temalarını karşılıyoruz.
Geride kalan haftada TCMB cephesinde ‘durduğunuz noktaya göre değişebilecek’ gelişmeler oldu. Neden böyle dediğimi birazdan anlatmaya çalışacağım. Gidişatı okuma pozisyonunuza göre fiyatlama temalarını şekillendirme ve yaklaşım biçiminiz de değişecek o nedenle. Hızlı şekilde nereden gelindiğinin üzerinden geçelim isterseniz: Hatırlayalım, NŞA’da, Nisan PPK toplantısı ile birlikte çok yüksek ihtimalle politika faizinde -250bp’lik adımı karşılayacaktık. Böylece resmi faiz %40’a gerileyecek, kuvvetli ihtimalle de mevduat faizleri bu seviyenin hafif aşağısına doğru kayabilme potansiyeli taşıyacaktı. Ancak, yaşanan sürpriz negatif fiyatlama etkisi, TCMB’yi, alkışlanacak şekilde hızlı aksiyon alımı noktasına taşıdı ve fonlama maliyeti faiz koridorunun üst bandına %46 seviyesi ile taşındı. TCMB yönetiminin zaman kaybetmeden attığı adım, kendilerine düşen sıkılaşma mecburiyetinin yerine getirilmesiydi. Aradan geçen 1 aylık süre de aynen bu eksende şekillendi. Ek sıkılaşma hamleleri ile birlikte TCMB, TL likiditeyi çeker konumdan piyasayı fonlar pozisyona geçti. Bu, son derece önemli bir kompozisyon değişimi anlamına geliyor. Aynı zamanda haftalık reponun fonlamadaki konumu da iptal edildi.
TCMB, zor zamanlar için kendine oyun alanı açtı
Takip edenler bilir; benim genel yaklaşımım, TCMB’nin, politika faizini sabit tutmaktan yana tavır takınacağı ve faiz indirim döngüsünde kalma opsiyonunu ileri vadede canlı tutacağı şeklindeydi. Ancak, öyle olmadı. PPK, kağıt üzerinde politika faizini zaten maliyetin oluştuğu seviye olan %46’ya taşıdı. Koridordaki ayarlamaları ile birlikte üst bandı da %49’a çekti. Bu, resmi fonlama maliyeti açısından bizler nezdinde herhangi bir kayda değer değişiklik yaratacak gelişme değil. Öte yandan sinyal ve esneklik etkileri sanılandan çok daha fazla. Böylece kendisine ‘zor zamanlar’ için oyun alanı açarken, sıkılaşmadan ve dezenflasyon sürecini takip etmekten yana tavizde bulunmayacağını da kimi tartışmaların aksine rafa kaldırdı. Haftalık repo fonlamalarına da yeniden başlanacağı duyuruldu. Cuma günü kısmen bu kanal çalıştırılsa da üst bant oranı olan %49’dan da fonlama geçtiğini ekleyelim. Bu kısmın devam etme riski, hayatımızı fazlasıyla değiştirecek bir detay.
Kuşkusuz, para politikası cephesinde konuştuklarımız, sürpriz olmakla birlikte, oyun planının da değişmek zorunda olduğunun habercisi. Haziran toplantısından ziyade Temmuz’daki buluşmaya kayacak olan faiz indirimi beklentileri, aynı zamanda, atılacak adımın da boyut olarak küçülmesi anlamına geliyor. Temmuz ve devamındaki 3 toplantıda 150’şer bp faiz indirimi imkanı doğsa, politika faizi yıl sonunda %38.50’ye ancak gelebiliyor. Daha farklı senaryolar da elbet değerlendirilebilir. Ancak, mevcut görüntüde ihtiyatlı düşünmekte son derece fayda var. Özetle, yıl geneli için düşündüğümüz/düşünülen daha önceki tahminler olan, ortalamada %35 faiz seviyesi, muhtemelen %40 etrafında +/- şekillenecek.
Temmuz ve sonrasını tek başına enflasyon görünümü belirlemeyecek
Nette tüm bu konuştuklarımız, lira ve cinsinden değerlenen varlıkların bir kez daha ‘sabit’ getiri kanalı üzerinden desteklenmesi ve ayrışma riski taşıdığı anlamına geliyor. Bu da doğal olarak hisse senetlerini geri plana itecek bir gelişme. Lokallerde son 1 ayda gözlenen TP-YP tercih geçişi, son hamle ile birlikte gelecek 2 ay vadede ilk etapta sakinleyerek TP ağırlığına yeniden dönüş yapabilir. Hızı ve adım boyutu değişecek olan faiz indirim döngüsünün şimdilik Temmuz ayına ötelendiğini düşünmek yanlış olmaz. Temmuz ve sonrasını ise artık tek başına enflasyon görünümü belirlemeyecek. Yerellerin FX ve altın talebinin nasıl seyredeceği kadar, ülke risk primi ve kimilerine göre en büyük sürpriz olan dış konjonktürdeki değişimi de denkleme dahil etmek gerek. Nasıl, resim biraz daha karışık bir hal aldı mı? Öyle olması lazım. Olması, çok da şaşırtıcı bir gelişme değil. Ev ödevini yaparken realiteden kopmama zamanı.