Para politikasının son üç çeyrektir sıkı devam ettiği, döviz kurlarının neredeyse yatay seyrettiği bir ortamda aylık %5 enflasyon yaşıyoruz ve sürpriz olmuyor. Enflasyon ile mücadelede kur politikası dahil daha kapsamlı bir çerçevede ilerlemez, para politikasının yanına ciddi bir destek vermezsek, enflasyonda muhtemelen sürpriz yaşamamaya devam edeceğiz fakat büyüme konusunda sürprizlere açık olmak gerekecek.
Hizmet sektörü enflasyonun lokomotifi olmaya devam ediyor
Ocak ayına ilişkin beklenenden yüksek ama sürpriz olmayan enflasyon rakamlarını hafta başında aldık. TÜFE aylık bazda %5,03 yıllık bazda ise %42’12’lik bir artış gerçekleştirdi. ÜFE ise aylık %3,06, yıllık %27,2 seviyesinde gerçekleşti. Geçtiğimiz iki yılın Ocak ayı TÜFE enflasyon rakamlarına baktığımızda, %6,5 civarı rakamlar ile karşılaşmıştık. Bu yıl sınırlı bir gerileme gördük. Verinin detaylarına baktığımızda, son iki yıldır olduğu gibi hizmet sektörünün hem aylık hem yıllık bazda artışın en önemli nedeni olduğunu tekrar görüyoruz. Konut, eğitim, lokanta, otel, çeşitli mal ve hizmet gibi kategorilerde Ocak ayı enflasyonu %7 ve üzerinde gerçekleşmiş durumda. Yıllık hizmet enflasyonu da %62,95 seviyesinde. Sektörel olarak, kira artışlarının yıllık %100, lokanta ve otellerdeki yıllık artışın %50, ulaştırmada ise %43 seviyelerinde dolandığını görüyoruz. Otopark, toplu taşıma gibi alanlarda fiyat artışlarına baktığımızda rakamların çok daha yüksek olması gerektiğini düşünebiliriz. Bununla birlikte, özellikle otomobil fiyatlarının gerek döviz kurları gerek talep koşulları nedeniyle sınırlı bir artış göstermesi, sektörün ortalamada düşük kalmasının önemli bir nedeni olmuş görünüyor. Anlaşılan hizmet sektörü şubat başında ödenecek ücret artışlarının kaynağını ocak ayında toplamaya başlamış görünüyor.
Yönetilen ve yönlendirilen fiyatların sinyal etkisi
Fiyatlama davranışlarının ve enflasyon beklentilerinin istediği yönde gitmediğini, enflasyon açısından riskler oluşturduğunu Merkez Bankası son dönemdeki tüm raporlarında vurguluyor. Ocak ayı enflasyon rakamları bu riskin gerçekleşmeye devam ettiğine dair önemli ipuçları veriyor. Her ne kadar yönetilen yönlendirilen, köprü geçişleri otoyol ücretleri gibi fiyat artışlarının TÜFE endeksine doğrudan etkisi yüksek olmasa bile dolaylı yoldan ve sinyal etkisi güçlü olabiliyor. Yıllık enflasyon tahmini %21 olarak belirlenmişken, birçok yönetilen yönlendirilen ürün fiyatına yeniden değerleme oranında %44 civarında zam yapılması fiyatlama davranışlarını olumsuz etkilemeye devam etmiş görünüyor. Bu durumu aylık ortalama artış oranı %10’u geçen hizmet sektörlerinde daha rahat görebiliyoruz.
Ortalama enflasyon rakamları beklentileri etkiliyor
Özellikle haneler ve reel sektör enflasyon beklentilerindeki yüksek gidişatın önemli bir nedeni, 12 aylık ortalama enflasyon rakamlarına bakıldığında da ortaya çıkabiliyor. Her ne kadar yıllık enflasyon rakamları düşüşe işaret etse bile ortalama enflasyon rakamlarında hâlâ çok yüksek seviyeleri izliyoruz. Örneğin, hizmet sektörünün 12 aylık ortalama enflasyon artışı %79,29 olarak açıklandı. Alt kategorilerde, kiralardaki ortalama artış %115, lokanta ve otellerde %72, ulaştırmada %68, diğer hizmetlerde %75 görünüyor. Döviz kurlarının son bir yıldır çok düşük oranda arttığı, Ocak ayında neredeyse yatay seyrettiği bir ortamda bu denli yüksek olan fiyat artışlarının bir nedeninin de yönetilen yönlendirilen fiyat artışlarından kaynaklanan sinyal etkisi olduğu kanaatindeyiz. Aylık ve yıllık bazda gerilemeler gösterse bile hizmet sektörlerindeki bu fiyatlama davranışının önümüzdeki aylarda da olumsuz yansımaya devam etme ihtimali yüksek görünüyor.
TCMB faiz indirimlerine devam eder
Ocak ayına göre gerilese bile şubat ve mart ayı enflasyon rakamları görece yüksek gelecek. Fakat yine baz etkisiyle yıllık enflasyonun önümüzdeki iki ayda %40’ın altına gerilemesini bekliyoruz. Buna bağlı olarak da Merkez Bankamızın faizleri %40’ın altına indireceğini tahmin ediyoruz. Bununla birlikte, enflasyonun %35’lerin altına gitmesi ve Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine devam etmesi mevcut tabloda çok daha zor olacak görünüyor.
Bunlar tahminlerimiz. Tekrar edelim, kişisel görüşümüz faizlerin bir süre yüksek seyretmesi, iç talebin daha fazla bastırılması, buna karşın döviz kurlarının genel dengelere zarar vermeyecek ve rekabet gücümüze katkı sağlayacak şekilde yönetilmesi yönünde. Aksi takdirde, başta da belirttiğimiz gibi yüksek enflasyon sürpriz olmayacak ama hayat pahalılığının getirdiği rekabet kaybı büyümede sürprizler yaratmaya aday olacak.