İğneler ve çuvaldızlar (2)
Dezenflasyon sürecinde toplumu homojen bir grup olarak ele almak doğru sonuçlara ulaşmamızı engelleyebilir. Nüfusun farklı kesimleri farklı tüketim davranışlarına sahip.
Enflasyonda gerileme başladı ancak süreç umulandan yavaş ilerliyor. Önceki yazımda bunun kamu kaynaklı nedenlerini özetlemeye çalışmıştım. Bugün vatandaş ve iş dünyası kaynaklı nedenlere değineceğim.
Vatandaş
2021 sonunda yükselişe geçen enflasyonda hiç kabahati olmayan hanehalkı, süreçten en olumsuz etkilenen kesim oldu. Ancak dezenflasyon sürecinde toplumu homojen bir grup olarak ele almak doğru sonuçlara ulaşmamızı engelleyebilir. Nüfusun farklı kesimleri farklı tüketim davranışlarına sahip. Bu süreçte hane halkı tarafındaki eksikleri ya da tercihleri şöyle sıralamak mümkün…
1- 2024’te otomobil satışları 980 bin adet ile tarihi bir rekor kırdı. Üstelik A ve B segmentlerindeki satışlar gerilerken, C,D,E,F segmentlerindeki (daha yüksek fiyatlı) araç satışları arttı.
2- Tüketim malı ithalatı 54,5 milyar dolar ile sadece tarihi rekor seviyeye çıkmakla kalmadı; yine ilk kez yatırım malı ithalatını geçti.
3- Perakende satış hacim endeksi de tarihi zirvesine ulaştı. Yani, vatandaşlar olarak bir yandan fiyatlardaki artıştan şikayet ederken, bir yandan da harcamalarımızı artırmaya devam ettik.
4- Genel bir tespit yapmak gerekirse fiyat artışlarından şikayetlerimizin bir serzenişten ibaret olduğunu söylemek mümkün. Her şeyin fiyatı çok hızlı artıyor deyip, tüketiciye bu fiyatı dayatanlara karşı fiili bir tutum almıyoruz. Özel okul fiyatları, lokanta ve otel fiyatlarına karşı duruşumuz tam olarak bu şekilde; tepkisiziz.
5- Nüfusumuz 85 milyon. Bunun yüzde 40’ı (34 milyonluk kesimi) toplam gelirin yüzde 16’sına, başka bir yüzde 40’lık dilimi ise toplam gelirin yüzde 69,2’sine sahip. Yüksek gelir grubundaki insanların toplam gelirden aldığı pay yüksek enflasyon döneminde yükseldi ve bu kesim diğerlerine kıyasla, fiyat hareketlerine karşı daha duyarsız.
İş dünyası
Düşük enflasyondan en çok fayda sağlayacak aktörlerden biri iş dünyası. Buna rağmen, zaman zaman, enflasyonu aşağı çekecek adımlara en fazla karşı çıkan ya da aksine pozisyon alan kesim de o.
1- İş dünyasının eksiklerinden biri, bir an önce faiz indirimlerine başlanmasına yönelik olgunlaşmamış taleplerde bulunması. Bunun ana nedeni ekonomi-finans okur yazarlığındaki zayıf karnemiz. Ama, hakkını da verelim; İSO, ASO, ATSO, EBSO, İTO gibi çok sayıda STK’nın yöneticileri dezenflasyon döneminde ekonomi yönetimine büyük destek verdi.
2- Oranını bilemediğimiz ama az olmadığına emin olduğumuz bir kesim var. Maliyet artışlarını bahane ederek, ürettikleri mal ve hizmet fiyatlarını çok daha yüksek oranda artıran firmalar, dezenflasyon sürecine zarar veriyor. Bunların büyük bölümü hizmet sektörlerinde faaliyet gösteriyor.
3- Bir diğer başlık kur takıntısı. Pek çok sektör için TL’nin değer kaybı hala ihracatı artırmanın anahtarı olarak kabul ediliyor. 2010-2023 döneminde TL sürekli olarak değer kaybetti. 2023 ortasından bu yana ise değer kazanıyor. Ama ihracat camiasının belirli bir kesiminde sanki TL tarihinin en yüksek değerine çıkmış gibi bir algı var ve sürekli olarak TL’nin değer kaybetmesine yönelik talepler dile getiriliyor. Rekabet gücünün kurdan gelmeyeceği konusunda en küçük firmadan en büyüğüne, ihracatçı birlikleri ve TİM’e, Ticaret ve Hazine-Maliye Bakanlıklarına görev düşüyor.
4- Her sektör, ekonomi politikalarına yönelik söylem ve taleplerini kendi menfaatleri çerçevesinde şekillendiriyor. Bu gayet doğal. Ancak bu söylem ve talepler, her zaman genel ekonomik gidişat ya da ihtiyaçlar ile örtüşmüyor. Bazı sektörlerdeki sağlıksız yoğunlaşma nedeniyle bu amaç farklılaşmasını daha net görebiliyoruz. İşletme ve çalışan sayısının çok yüksek, ancak ekonomik katma değerin nispeten düşük olduğu bu sektörler sesleri daha gür çıktığı, her biri aynı zamanda büyük bir seçmen kitlesi barındırdığı için proaktif hareket etmek yerine, devletten destek bekliyor.