ABD Başkanı Donald Trump’ın, Çin ile dış ticaret açığını ortadan kaldırmak için başlattığı ‘tarife savaşı’ bütün ülkelere yayılınca ‘piyasalar ve ticaret’ küresel boyutlarda sarsıldı. Trump’ın pazarlık yoluyla daha makul sonuçlar elde etmeye çalışıldığı söylense de Çin’e karşı tutumu çok sert olmaya devam edecek gibi görünüyor. Son olarak yeni tarifeleri “Çin hariç 90 gün ertelemesi’ de bunu gösteriyor.
Ancak Türkiye’nin, Çin ve yakın bölgesindeki 9 komşusu ile dış ticaretindeki tablonun vahametini hâlâ konuşan yok. On yıllardır içler acısı seviyelerde ‘büyük açık’ veriyor olmamıza rağmen bu durum öğrenilmiş çaresizlik gibi kabullenilmiş görülüyor. Oysa 2024’de Çin ve 9 Asyalı ülkeye yıllık toplam dış ticaret açığımız 72,5 milyar doların üzerine gerçekleşti. Bu açık faturasının 41,8 milyar dolarlık kısmını tek başına Çin’e ödedik. “Biz oralardan hammadde ve ara mamul getiriyoruz, mecburen gümrük yükseltemeyiz ya da dünya ticaret örgütü kurallarına uymak zorundayız” gibi söylemler artık havada kalıyor. Çünkü herkes biliyor ki Türkiye’nin ihracatında amiral gemisi olan ana sektörlerimiz bile ‘Çin ve komşularından ithal edilen bitmiş ürünler’ nedeniyle ciddi zorluklar yaşıyor. Çok kızsak da tepeden bakarak alay etsek de ABD Başkanı Donald Trump’ın ‘ticaret savaşları başlatması ve ülkesi ardına yaptıkları’ en azından çaba olarak tutarlı görünüyor. Bizim de ‘dengesiz ticaret partnerlerimiz ile’ benzer gündemlerle masaya oturmamızın zamanı gelmedi mi?
Çin, Türkiye’ye üretim ortaklığı için gelmeli
Türkiye Hong Kong İş Konseyi Başkanı Talip Murat Kolbaşı, Türkiye’nin Asya’daki 17 ülke ve iki bölgeye ticarette yaklaşık 75 milyar dolarlık dış ticaret açığı verdiğini belirterek, ABD Başkanı Donald Trump’ın tarife (ticaret) savaşında ısrarlı olmasının bütün ülkeler için zorlayıcı sonuçları olacağını söylüyor.
Kolbaşı şöyle konuşuyor: “Yıllık 260 milyar dolarlık ihracatımızın ne kadarı fason? Ne kadarı Türk markasıyla? Ne kadarı bizim hiç hâkimiyetimizde olmayan yabancı sermaye ile gelen üretimin kendi markasıyla çıkıyor? Bunların hiçbirine negatif bakmıyorum ama bunları iyi bilmeliyiz ki ona göre bir stratejimiz yol haritamız oluşsun. Bu şuna benziyor; dünyanın en hızlı en konforlu arabalarından birine sahip olsanız da gideceğiniz yol eğer otoban değil de dağlık bir alandaysa bu araba bir anda işinizi görmez hale gelir. Eğer otobandaysanız bu arabayla mükemmel yol alırsınız ama dağlık alana gidecekseniz size yerden yüksek bir SUV araç ya da pikap gerekir. Türkiye’nin artık kendi markalarıyla dünyaya daha çok asılması gerekiyor. Çin, Japonya, Güney Kore dünya ticaretini ciddi şekilde domine ediyor. 10 Asya ülkesi ile 5 Asya Pasifi k ülkesi 2022 başında RCEP Anlaşması’nı yaptı ve bunlar dünya nüfusunun, ticaretinin üçte birini elinde tutuyor. Ancak son kararlarla orası da sıkıntıya girmiş olabilir. Bence Çin’in bundan böyle Türkiye’de üretim yatırımlarına girmesi gerekiyor. Şu anda Çin için en cazip iki üretim ülkesi öne çıkıyor; biri Türkiye biri de Mısır. Türkiye’nin üretim altyapısı ve kültürü çok daha iyi, burada üretim ortaklığına gelmesi yerinde olur. Ben bu dönemde de Türkiye’nin avantajlarının dezavantajlarından daha fazla olduğuna inanıyorum.”