Geçen hafta açıklanan gayrisafi yurtiçi hasıla rakamları Türkiye’nin yılın ikinci ve üçüncü çeyreğinde frene bastığını ancak son çeyrekte ayağını frenden çekmeye başladığını gösteriyor.
Yerleşik hane halkının nihai tüketim harcamaları 2024 yılının ilk üç ayında yüzde 7,3 arttıktan sonra ikinci çeyrekte yüzde 1,2 ve üçüncü çeyrekte ise yüzde 2,6 gibi ilk çeyreğe göre çok daha düşük oranda artmış. Aynı şekilde ilk üç ayda yüzde 3,3 artan devletin tüketim harcamaları da sonraki çeyrekte yüzde 0,2 daralmış ve üçüncü çeyrekte ise 0,1 ile neredeyse yatay seyretmiş. Aynı trendi sabit sermaye yatırımlarında, yani ekonomiye yeni eklenen fabrika, bina, altyapı, makine ve ekipman gibi sabit sermaye mallarında görüyoruz. İlk çeyrek yüzde 9,1 gibi oldukça yüksek oranda bir artışın hemen ardından izleyen çeyrekte hız yüzde 0,8’e gerilemiş, üçüncü çeyrekte ise bir önceki yılın aynı üç aylık dönemine göre yüzde 0,1 gerilemiş.
Kısacası Türkiye ekonomisi yerel seçimlerin yapıldığı ilk çeyrekte gaza basmış, sonraki iki çeyrekte ise ayağını gazdan çekerek frene basmış. Yani seçim nedeniyle ara verilen dezenflasyon sürecine geri dönülmüş.
Ancak rakamlarda 2024 yılının son çeyreğinde ekonomide tekrar bir canlanma eğiliminin başladığı görülüyor. Hane halkı tüketimi yüzde 3,9 ve sabit sermaye oluşumu ise yüzde 6,1 ile önceki iki çeyreğe göre daha belirgin bir artış göstermiş.
Ne oldu da halk tüketmeye ve iş dünyası ise yatırıma başladı?
Tüketim tarafında akla gelen ilk açıklama enflasyonun beklenen hızda düşmediğini gören hane halkının tekrar tüketime yöneldiği olabilir. Sabit sermaye yatırımlarındaki yüzde 6,1’lik şok artışı açıklamakta ise zorlanıyorum.
2025 ilk çeyreği geçen yılın son üç ayından farklı olur mu? İhracatçılara finansman kolaylığı için yeni kefalet desteği hazırlandığı, şubat enflasyonunun beklenenin altında gelerek faiz indirimi için Merkez Bankası’nın elini rahatlattığı dikkate alındığında çok farklı olmayabileceğini düşünüyorum.
Büyümenin kompozisyonu ile enflasyonun seyri uyumlu gidiyor. Türkiye 2001’deki gibi güçlü bir dezenflasyon programı ile hızlı bir dezenflasyon sürecine girmek yerine bunu zamana yaymayı tercih etti. Enflasyonun tırmandığı 2024’ün ilk çeyreğinde Merkez Bankası ocak ayında politika faizindeki artışı 2,5 puanla sınırlı tutarken, şubat ayında pas geçmeyi tercih etti. Hal böyle olunca 2023 Kasım ayında yüzde 62 dolayında olan enflasyon her ay bir önceki seviyesinin üzerine çıkarak haziran ayında yüzde 75’i gördü. Beklentiler daha da katılaştı, enflasyon daha da yapışkanlaştı ve beklenenden daha yavaş gerilemeye başladı. Dün “enflasyon 20 ay sonra ilk defa yüzde 40’ın altına indi” diye sevindik. Ama aslında bizim bu seviyeye aylar önce ulaşmış olmamız gerekiyordu.
Sonuçta birçok ülkede ekonomiler yatay seyrederken Türkiye’de ekonominin yüzde 3,2 büyümesi tek başına bakıldığında başarılı bir performans olarak görülebilir. Ama bu üretim açısından detaylara bakıldığında ortaya çıkan görüntü rahatlatıcı değil. Geçen yıl, deprem harcamalarının da etkisiyle yüzde 9,3’lük büyüme ile inşaat sektörü öne çıkarken, sanayii yüzde 0,5 artış ile çok arkalarda kaldı; yerinde saydı. Harcamalar yöntemiyle GSYH’nin bileşenleri arasında ise yüzde 3,7 ile hane halkı tüketimi öne çıkarken yüzde 0,9 artış ile mal ve hizmet ihracatının katkısı çok cılız kaldı.