ABD’nin toplam ticaret açığı içinde Çin’in payı 2017 yılında yüzde 46’dan 2020 yılında yüzde 34’e inmiş. Biden döneminde ise yüzde 25’e kadar gerilemiş. Ancak ABD’nin şu anda yüzde 25’e dahi tahammülü yok.
Trump vergilerinin biz dahil birçok ülke için ertelenmiş olması nedeniyle fırsat ve tehdit terazisi şimdilik dengede. ABD ile Çin arasında masaya sürülen kartlar, terazinin kefelerinde farklı baskılar yaratıyor. Belki sadece bu kadarlık bilek güreşinin yansımaları bile, küresel ekonomide yaratacağı gelgitler açısından, Çin dışı ülke ya da ülke gruplarına getirilecek vergilere ihtiyaç göstermeyecek.
Peki “büyükler” bu gelişmelere nasıl bakıyor? Ağırlıklı olarak Türkiye Dış Ticaret Derneği (Turk Trade) çatısı altında faaliyet gösteren dış ticaret sermaye şirketlerinin küresel bilek güreşine bakışı nasıl? Dernek Başkanı Hayrettin Çaycı’nın geçtiğimiz günlerde Kocaeli Sanayi Odası Meclis toplantısında yaptığı konuşma bu bakımdan aydınlatıcı olabilir.
Sürdürülemez denge
Çin dış ticaret hacmi 2023’te 5,9 trilyon dolar, ABD dış ticaret hacmi 5,2 trilyon dolar. Yani Çin, ABD’nin önünde. Ya ticaret hacminin kalitesi! Çin son 5 yılda dış ticaret fazlasını yüzde 92 artırmış. Fazla 829 milyar dolar. ABD ise dış ticaret fazlasını değil açığını yüzde 25 artırmış. Açık 1,2 trilyon dolar.
2024’te trend değişmemiş. Çin ihracatını 3 trilyon 582 milyar dolar ile yüzde 6, ithalatını ise 2 trilyon 590 milyar dolar, yani yüzde 1,1 artırarak 992 milyar dolar civarında dış ticaret fazlası ile yılı kapatmış.
2023 sonunda 5 yıllık bazda Çin, en fazla ihracatını ancak yüzde 20 artışla ABD’ye yapmış. İhracatındaki en büyük 10 ülke arasında ABD’nin payı yüzde 15. Aynı dönemde Çin’in ithalatı yüzde 24 artmış. İthalattaki en büyük 10 ülke arasında yüzde 7,8 ile Tayvan ilk sırada, yüzde 6,5 pay ile ABD ikinci sırada. Evet, Çin önde ve arayı açacak gibi. Yorum şu: Çin mucizesini globalleşme yarattı. ABD açısından durum kan kaybı nedeniyle sürdürülebilir değil. Bu nedenle bu mucizenin yıldızını söndürmek için globalleşme duracak ve ülkeler kendi içlerine kapanacak.
Gerçi birinci Trump döneminde konan tarifelerle ABD’nin toplam ticaret açığı içinde Çin’in payı 2017 yılında yüzde 46’dan 2020 yılında yüzde 34’e inmiş. Biden döneminde ise yüzde 25’e kadar gerilemiş. Ancak ABD’nin şu anda yüzde 25’e dahi tahammülü yok.
Peki biz nasıl tahammül ediyoruz
Türkiye’nin ihracatı yüzde 41, ithalatı yüzde 72 artarken, dış ticaret açığı yüzde 261 büyüdü. Dünyada en fazla açık veren beşinci ülke. Çin’in ihracat yaptığı ülkeler arasında Türkiye 26. sırada. Buna karşın ihracat artış oranı yüzde 125. Çin’in ihracatını en fazla artırdığı ülkelerden biri Türkiye. 2024 yılında bu rakam 44 milyar dolar. Yani bizim dış ticaret açığımızın yarısı Çin’den geliyor.
Aklımızı kullanmamız lazım
Çin ile ticarette en yüksek açığı 85 ve 84. fasıllarda veriyoruz. Elektrikli makine ve cihazlar kaleminde ağırlıkça cep telefonu, bilgisayar gibi elektronik cihazlar ve yarı-iletkenler yer alıyor. Ölçek ekonomisi gereği girdi ithalatının Çin’e yönelmesi şaşırtıcı değil.
Fazla verdiğimiz ürünlerden ilk üç kaleme baktığımızda 26,25 ve 28. fasıl altında cevherler, metaller, mineraller, taş, çimento ve kimya sanayi bulunuyor. Ancak bu kapsamdaki ihracatı katma değeri son derece düşük ürünlerden oluşuyor. Çin için ayrı bir masa kurulmalı, masada da mutlaka devlet de olmalı. Seri kararlar alınmalı.
Ne olacak?
Önümüzdeki dönemde; Batı’nın küresel fabrika görevini Hindistan’a vermesi ve yatırımları oraya kaydırması; ABD’nin Çin’e karşı gümrük tarifelerini artırması ve bu ülkeye karşı yeni tarife dışı engeller yaratması; aynı eğilimin Avrupa’da da yaygınlaşması bekleniyor. Türkiye’nin bu süreçte ihraç ürünlerine yeni pazarlar bulabilmesi gerekli. İhracatçıların da daha uzun vadeli ve sürdürülebilir etki yaratacak destek mekanizmalarının hayata geçirilmesine ihtiyacı var.
Ayrıca; ABD gibi dünyanın en güçlü ülkesi bu kadar tedbir alırken, Türkiye’nin de mutlak surette Çin’e karşı bir yaptırıma, vergi duvarına veya gümrük duvarına girmesi gerekiyor.