Yılın ilk ayına ilişkin sanayi üretimi verileri açıklandı ve her yıl olduğu gibi bir önceki aralık ayının çok altında kalan bir üretim gerçekleştiği görüldü. Bunda şaşılacak bir yön yok; çünkü her yıl aynı eğilim yaşanır.
Aslında ocak ayının verilerinde şaşılacak başka bir detay olduğu da pek söylenemez.
Ama hadi şöyle yapalım; bu verilerden bir iyi haber çıkarmaya çalışalım, sonra da kötü haberleri aktaralım.
Önce hep kötü haber duyulmak istenir ya, bu kez tersini yapalım ve önce iyi haberi verelim.
Sanayi üretiminin artış hızında kaydedilen eğilimi biraz sonra aktaracağım; ama en azından üretim düzeyinde bir artış var. Gerek arındırılmamış, gerekse takvim etkisinden arındırılmış üretim endeksleri 2021-2025 döneminin ocak aylarında her yıl bir önceki yılın üstünde gerçekleşti. Çok büyük fark yoksa da bu yılki üretim önceki tüm yılların üstünde.
Kötü habere gelince... Sanayi üretimi yeni baz yılı olan 2021’den sonraki dönemin ocak ayları itibarıyla en düşük yıllık artışını bu yıl kaydetti. Bu durum hem arındırılmamış endekse göre olan hesaplamada gözlendi, hem de takvim etkisinden arındırılmış endekse göre yapılan hesaplamada.
Bu yıl en düşük artışın ortaya çıkmasından öte başka bir detay daha dikkat çekiyor; yıllık değişim oranı beş yıldır düzenli olarak düşüyor. Bunun tek istisnası arındırılmamış endekste 2023 yılında gözlendi. Bu endekste 2023’te 2022’ye göre olan değişim, bir önceki yılın oranından az da olsa yukarıda gerçekleşti.
Gerçek eğilim de tatsız!
Bir önceki yılın aynı ayına göre olan değişimler sanayi üretimi hakkında tabii ki bir fikir veriyor ama eğilimi görmek için bir veriye daha, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış aylık değişime de bakmak gerek.
Mevsim ve takvimden kaynaklanan bütün etkilerden arındırılmış veri ne söylüyor? Yine son beş yılın ocak aylarına bakalım.
Bir önceki yılın aralık ayına göre olan üretim değişimi 2021 yılında yüzde 2,1 artışa işaret ediyordu. 2022’nin ocak ayındaki değişim eksi yüzde 2,8 oldu. 2023 ve 2024’ün ocak aylarında bir önceki aralık ayına göre sırasıyla yüzde 1,3 ve yüzde 0,5 üretim artışı sağlandı. Son olarak bu yılın verisini de dün gördük ve ocak ayı üretiminin mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış hesaplamayla aralık ayına göre yüzde 2,3 gerilediği ortaya çıktı.
Yıllardır neredeyse aynı düzeyde
Bütün bu verilerin özetini şöyle yapmak herhalde yanlış olmaz:
“Sanayi üretimi ne uzuyor, ne kısalıyor; yıllardır neredeyse aynı düzeyde seyrediyor.”
İşte TÜİK’in yeni baz yılı olarak kabul ettiği 2021’den bu yana olan tabloyu özetledim. Kayda değer bir artıştan söz etmek mümkün değil.
Hadi diyelim bu zamana kadar önemli bir artış kaydedilemedi. Ya bundan sonra ne olacak, bir atılım, bir üretim sıçraması görülebilecek mi? Bu soruya evet demek mümkün mü?
Kaynaklar yanlış kullanılınca...
Türkiye ekonomisi ve tabii ki bu kapsamda sanayisi yıllardır gerçek anlamda gelişme gösteremiyor ve yerinde sayıyor. Geçen yıl kaydedilen büyümede sanayinin neredeyse yok denilecek ölçüde katkısı olduğu unutulmasın. Hizmetler sektörü olmasa büyüme çok daha düşük kalacaktı.
Peki sahi Türk sanayisi niye yıllardır büyük sıkıntılar çekiyor, niye gelişme kaydedemiyor? Sorun hep dile getirildiği gibi döviz kuru mu yani?
Öyle olmadığı ortada. Döviz kurundaki artış bir süreliğine çare; sonra dönüp başa gelinecek.
Türkiye’de temel sorun kaynakların doğru kullanılmaması. Öncelik sırası hep yanlış ya da yanlış değil de bilinçli olarak kötü.
Sorsanız bütçeden sanayiye destekte bulunacak kaynak yok. Mevcut durumda tabii ki yok. Çünkü bütçeden olur olmadık yerlere, gereksiz yatırımlara akıyor kaynaklar. Gereksiz yatırımlara örnek mi; üretim, istihdam ve vergi yaratmayan ve yapılıp bittikten sonra sürekli para yutmaya devam eden yatırımlar. Artık onlara da ne kadar yatırım denirse! Bir de bunların çoğunu “Şimdi bütçeden para çıkmıyor ki” diyerek garanti vermek suretiyle yaptırdınız mı, dipsiz kuyuya düşmüşsünüz demektir.
Sonra sanayici destek bulamaz, ucuz finansman bulamaz ve işte böyle yıllarca aynı üretim düzeyinde bocalar durur...