25 sene önce borsada 1 milyon yatırımcıya ulaşmanın verdiği coşkuyu sonraki 20 yıla yakın bir süre boyunca 2 milyon yatırımcı sayısını aşamayarak kaybettik.
2001 bankacılık krizi öncesinde İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) hesabı olan yatırımcı sayısı 1 milyona ulaştığında piyasalarda büyük heyecan olmuştu. Yaşanan krizden 6-9 ay öncesinde hisse senedi fiyatlarının sürekli yükseliş trendi içerisinde olmasının verdiği coşku ile hisse senedi hesabı olmayan yatırımcılar, bankalardan içinde hisse senedi bulunan A tipi yatırım fonlarından satın alabilmek için birbirleri ile yarış halindeydi. Özel bir bankanın hazine bölümünde çalıştığım o yıllarda şube müdürlerinden hatırlı müşterileri için hisse senedi ağırlıklı yatırım fonlarından kendilerine ayırmamız için telefon üzerine telefon almaktaydık.
25 sene önce borsada 1 milyon yatırımcıya ulaşmanın verdiği coşkuyu sonraki 20 yıla yakın bir süre boyunca 2 milyon yatırımcı sayısını aşamayarak kaybettik. COVID-19 dönemi sonrasında genel ve yerel seçim dönemleri öncelerinde uygulanan aşırı negatif faiz uygulaması ortamında irrasyonel ekonomi politikaları uygulanırken borsadaki yatırımcı sayısı da 2024 Mayıs itibarıyla 8.3 milyon kişiye ulaştı. Ancak geçen 1 yıla yakın zaman sonunda bugün itibarıyla 1.7 milyon yatırımcı borsayı terk ederken toplam yatırımcı sayısı da 6.7 milyon kişiye gerilemiş bulunmaktadır.
Özellikle son 1 yılda sağlam değerleme analizleri yapmadan küçük ölçekteki birçok şirketi halka arz seferberliğine tabi tuttuk. Bu şekilde sermayeyi tabana yayma hedefinde pek başarılı olduğumuzu söyleyemem. BİST içerisindeki hesapları portföy dilimi bazında yatırımcı sayıları ve portföy değerleri şeklinde ayrıştırarak portföy yoğunlaşmasına baktığımızda sermayeyi tabana değil tavana yaydığımız çok açıktır. Bakiyeli yerli yatırımcıların Şubat 2025 sonu verilerine göre portföy aralığı 10 milyon TL ve üzerinde olan toplam 17.891 adet hesabın borsadaki toplam portföy büyüklüğü içerisinden aldığı pay %73,18’dir. 5 milyon TL ile 10 milyon TL arasında portföy aralığına sahip olan 21.619 adet hesabın toplam borsa portföyünden aldığı pay %4,14’tür. 1 milyon TL ile 5 milyon TL arasında portföy aralığına sahip olan 191.843 hesap sahibinin borsa portföy büyüklüğünden aldığı pay %10,66’dır. Yani toplam 231.353 yatırımcı borsanın %88’ini kontrol etmektedir. Bu düzeydeki bir yoğunlaşma karşısında 1.000 TL ile 100.000 TL arasında hisse portföyüne sahip olan milyonlarca yatırımcı katkısıyla etkin formda bir hisse senedi piyasamız olamaz.
Borsada akıllı yatırımcı olabilmek için atılması gereken adımlar
Peki o zaman borsada akıllı yatırımcı olabilmek için atılması gereken adımlar neler olmalıdır? Yatırım dünyasının kuralları esasında oldukça basittir. Yatırımcıların, hisse senedi piyasasında yatırım hedeflerini öncelikle detaylı bir şekilde belirlemesi gerekmektedir. Hisse senetleri bazında şirket değerlemelerinin, borsada farklı yatırım stratejilerinin uygulanması ve portföy genelinde risk analizinin yapılması çok önemlidir. Daha sonrasında hisse senedi portföyünde çeşitlendirme (portföy içerisindeki hisse senedi sayısı) işleminin uygulanması doğru bir başlangıç olacaktır. Son olarak da en önemli kısım hisse senedi portföyünde uzun vadeli düşünebilme becerilerimizi geliştirmemiz olacaktır. Bu adımları izlemeyi kendileri için uygun görmeyenlerin portföylerini yatırım fonlarına devretmeleri daha uygun olacaktır.
Borsada “değer stratejisi” ilgili şirketlerin “temel analiz” verileri gözetilerek seçilmiş hisse senetlerinden oluşan bir portföye yatırım yapmak isteyen yatırımcılar için geliştirilmiştir. Değer stratejisi ile gerçekleştirilen tüm işlemlerin %100 kazanç getirmesi beklenmemelidir; ancak istatistikler incelendiğinde, portföyün performansının uzun vadede piyasanın üstünde bir getiri sağlayacak şekilde yatırımcıların lehine olması sonuçları ortaya çıkmaktadır.
Genel olarak piyasa ortalamasının üzerinde getiriyi daha düşük bir oynaklıkla (risk) elde etmek için uygulanan bu portföy stratejisi, hisse senedi seçimlerinde aşağıda sıralanan üç temel ilkeyi aramaktadır:
- Sürdürülebilir, yinelenen nakit akışları ve yüksek kazanç elde etme potansiyeli,
- Yatırılan sermayeye karşılık yüksek getiri elde etme imkanı (yüksek sermaye getirisi)
- Mevcut hisse fiyatına göre yüksek bir kazanç sağlama potansiyeli (düşük fiyat/kazanç oranı)
Örnek bir “Değer Stratejisi” için BİST şirket finansalları üzerinde şöyle bir filtreleme işlemini yapabiliriz;
Cari Oran > 1.5, Hisse Başına Kâr > 3 TL, Piyasa Değeri > 15 Milyar TL, Net Kâr Artış > TÜFE, PD/DD < 5
Borsa “Momentum Stratejisi”, yükseliş eğilimi gösteren menkul kıymetleri satın almayı veya düşüş eğilimi gösteren menkul kıymetleri satmayı amaçlayan bir yatırım stratejisidir. Momentum stratejisinin arkasındaki ana mantık, bir trend bir kez iyi bir şekilde yakalandığında, muhtemelen trendin devam edeceğine güveniliyor olunması yatmaktadır. Momentum stratejisi kesinlikle “Teknik Analiz” tabanlı stratejidir. “Temel” veya “Değer” yatırımcılarının aksine, momentum yatırımcıları bir şirketin operasyonel performansıyla ilgilenmezler. Momentum yatırımcıları, trendleri belirlemek ve trendin gücünü ölçmek, diğer bir deyişle piyasadaki fiyat momentumu seviyesini belirlemek için bir menkul kıymetin analizine teknik göstergeleri uygulamaktadır.
Örneğin;
Momentum > 100, Hisse Başına Kâr > 2 TL, Piyasa Değeri/Net Satış < 1.5, Piyasa Değeri < 75 Milyar TL, Yıllık Getiri > TÜFE
Peter Lynch: Kârlılık, fiyat ve iş modeline dikkat edilmeli
Borsada “büyüme stratejisinde” temel prensip olarak şirketin bilançonun aktifinde nakit değeri yüksek, net borcu negatif veya çok düşük, özsermaye kârlılığı da yüksek düzeyde olan şirketlerin orta uzun vade içerisinde yatırımcılarına değer yaratacakları fikri yatmaktadır. Bu tür finansallara sahip olan şirketleri araştırarak hisse senedi portföyünü oluşturmak doğru bir başlangıç olacaktır. Stratejinin dünyaca ünlü ismi Peter Lynch, yatırımcılara “piyasanın dibinde portföyün yarısını tutan yatırımcı, yükselişin de yarısını kaçırır” söylemi ile borsa özellikle dip seviyelerde iken alınacak olan yatırım kararlarında çok daha dikkatli hareket edilmesi gerektiği tavsiyesini vermiştir. Peter Lynch’e göre bir şirkette dikkat edilmesi gereken üç temel kriter bulunmaktadır. Bunlar, “kârlılık, fiyat ve şirketin iş modeli”dir.
Örneğin; “PEG Oranı”, fiyat/kazanç ile şirketin kârlılık büyümesi arasındaki ilişkiyi ölçmektedir. (PEG = Fiyat/Kazanç Oranı/Net Kâr Büyüme Oranı) Bu rasyo esasında şirketin geleceğine yönelik daha isabetli bir değerleme yapma imkanı vermektedir. Genel kural olarak 1 değerinin altındaki PEG oranı ideal seviye şeklinde düşünülmektedir. Yani PEG = 1 olduğunda borsada hisse senedinin fiyatlanan değeri ile şirketin beklenen gelecekteki kârlılık büyümesi dengede olmaktadır.