Zihinlerini fırsatları yakalamak için hazırlamayanlar önlerinden akıp giden fırsatlara bakar ama bir şey göremez. Fırsatlar da ancak zihnen hazırlıklı olanlara kendini gösterir. Keşke siyasetçilerimiz başta hepimiz 'fırsatçı' olabilsek...
Dün gazetemizde Onur Duygu'nun bir yazısı yer aldı. Hani şair, "Anlamak bir müthiş bahtiyarlık, gideni ve gelmekte olanı" diyor ya, tam o türdendi, "Para piyasası fonlarında yeni yön: Serbest fonlar" konulu yazı...
Malum, fonların getirileri mevduatın altına geriledi. Bu para piyasası fon yatırımcılarına kötü sürpriz oldu. Ama 'akıllı para' çözümü bulmuş. Onur Duygu'nun vurguladığı gibi, piyasa serbest fonlara koşmuş. Şubatın ilk iki haftasında 100 milyar lira para piyasası fonlarından çıkıp, yeni adresi ile buluşmuş. Bunda SPK'nın para piyasası fonlarına getirdiği yüzde 10 tahvil ve hazine bonosu bulundurma zorunluluğunun serbest nitelikli fonları kapsamaması etkili olmuş.
Böyle mi olmalıydı ayrı konu. Belirsizlik ve güvensizlikten beslenen ortam, "hem likit kalayım hem de para kazanayım" arayışlarını artırdı. Ama örnekten de anlaşılabileceği gibi, koşullar ne kadar zorlu olursa olsun, her dönemde yatırım veya iş yapmak için fırsatlar var. Tabii, eğer o fırsatı görebiliyorsanız. Hani bize 'bakan' değil 'gören' lazım deniyor ya, doğru. Biz bakarız, "fırsatçı" görür.
Bizde 'fırsatçı' sözcüğünün sicili pek temiz değildir. Hele siyasette "fırsatçılık" ilkesiz davranışla eş anlamlıdır. Tuzağı, pusuyu, intikamı çağrıştırır. Gelgelelim, aslında "fırsat" sözcüğü bir işe müdahale için en uygun yer ve zamanı tanımlar. "En uygun"u yakalamak için ise "fırsatçı" atak, cesur ve zihnen hazır olmalıdır. Her koşulda pozitif bir şeyler yapılabileceğine inanmalıdır.
Siyasetçilerimiz de yapınca keşke böyle "fırsatçılık" yapsa...