Hayatı katmanlarla tanımlıyoruz. Bu yüzden küre anlamındaki ‘-sfer’ ekine sahip kelimeler kullanıyoruz: Hava için atmosfer veya canlılar için biyosfer. Peki ya insan zihni ve kolektif bilincinin yarattığı soyut ama kritik katman? Noosferi konuşalım.
İnsanlığın bilgi birikimini ifade eden noosfer kavramı yeni yeni gündeme gelse de kökeni bir asır önceye dayanıyor. Rus jeokimyager Vladimir Vernadsky ve Fransız filozof Pierre Teilhard de Chardin’in ortaya attığı terim, Yunanca nous (zihin) ve sphaira (küre) kelimelerinden türemiş. Hem bugünümüze hem yarınımıza yön veren kritik katmanın da bu olduğunu söyleyebiliriz.
İnsan düşüncesi, yaratıcılığı ve kolektif bilgisinin oluşturduğu ağ olan noosfer teknolojik ilerleme sayesinde soyut bir kavramdan somut bir gerçeğe dönüştü. İnternet ve cep telefonları bunda en kritik rolü oynadı. Tahminen günde 361 milyar (evet, milyar) e-posta atıyor, dakikada 16 milyon kısa mesaj gönderiyoruz. Neticede, üretilen veri 2010 ile 2020 arasında 32 katına çıktı. Daha da önemlisi, dünya üzerindeki mevcut verinin yüzde 90’ı son iki yılda üretildi. Sayacı, Sümerler’in yazıyı bulmasından başlatırsak, ilk 5 bin yılda bir birim, son iki yılda dokuz birim!
Yapay zekânın gelişimi, blok zincirin büyümesi ve nesnelerin internetinin (sensörler ile eşyalardan veri toplama) yaygınlaşmasıyla bu sayılar katlanarak artacak. Nitekim daha şimdiden internetteki verilerin yarısını robotlar üretiyor.
Noosfer profesyoneller, şirketler/ organizasyonlar ve ülkeler için kritik önemde.
Kişisel olarak, sürekli bir mesaj bombardımanı altındayız: reklamlar, e-postalar, sosyal medya paylaşımları… Bunların az bir kısmı anlamlı veriler (sinyal), çoğu da öylesine iletilen mesajlar (gürültü). Neyin hangi kategoriye girdiğini anlayabilmek, büyük bir maharet. Bilgi bolluğu, ama muhakeme kıtlığı var. Yani, bir profesyonelin başarısını neyi bildiği kadar, hangi bilgiyi güvenilir şekilde nerede bulabileceği ve daha da önemlisi, hangi bilginin işe yarayacağını tartabilmesi belirleyecek.
Şirketler/ organizasyonlar açısından, noosfer hem büyük bir fırsat hem de büyük bir tehdit. Fırsat, çünkü şirketteki müşterek bilgiyi bir yerde toplayabilmek, müşteri memnuniyetinden üretim hattındaki fire oranına kadar çok çeşitli verileri değerlendirebilmek ve yenilikçi çözümler için tüm çalışanları seferber edebilmek müthiş bir adım. Öte yandan, şirketler/ organizasyonların değerinin giderek arsa ve fabrika gibi sabit kıymetlerden maddi olmayan varlıklara (patent, marka, çalışanların tecrübe ve kabiliyeti), kısaca noosfere uygun varlıklara kayması yeni bir idare şeklini elzem kılıyor. Infosys firmasının kurucusu, Hintli dolar milyarderi N. R. Narayana Murthy’nin ifadesi her yöneticinin kulağına küpe olmalı: ‘Şirket varlıklarımız her akşam kapıdan çıkıp eve gidiyor. Ertesi sabah geri gelmelerini sağlamalıyız.’ İnsan kaynağı için söylenen bu söze, şirketin bilgisini siber saldırılara karşı korumayı da ekleyebiliriz.
Ülkeler açısından da durum farklı değil. Nüfusun, yüzölçümünün, hatta doğal kaynakların ötesinde, bilgiyi daha iyi kullanan memleketlerin 21. yüzyılda daha başarılı olacağını biliyoruz. Nitekim bilgiye hükmetme sanatı olarak tanımlanan noopolitik, jeopolitik gibi önemli bir kavram haline geliyor. Bu alana merak duyanlara, Dr. A. Selami Çalışkan’ın yeni çıkan ‘Yapay Zekâ Ve Uluslararası İlişkiler: Küresel Noopolitik Düzenin İmkânı’ (Küre Yayınları, Kasım 2024) eserini tavsiye ederim.
İnsanlık ve bilginin yeni katmanını bilinçli yönettiğiniz bir hafta diliyorum.