Siyasi şok ve dış ticaret savaşları nedeniyle rezerv kaybı devam ederse, para politikası, sıkı duruşunu korumak hatta daha da sertleştirmek zorunda kalabilir.
ABD’nin ticaret savaşlarındaki stratejisi netleşiyor. Amaç Çin’i teknoloji, ticari ve finansal olarak dünya ekonomisinden ayırmak. ABD, bu amaçla, bedeli çok ağır olacak bir Pirus savaşı başlatmaya hazır. Bu savaşta dünya ülkeleri iki büyük güçten birinin yanında mevzilenmek zorunda kalacak.
Önümüzdeki iki ay boyunca ABD’nin büyük ticaret ortakları ile yapacağı görüşmeleri izleyeceğiz. ABD Avrupa, Japonya, Kanada, Güney Kore, Tayvan gibi ticaret ortaklarını Çin’e stratejik olarak önemli ürünleri satmamaları ve uyguladıkları vergileri artırmaları konusunda ikna etmeye çalışacak. Bunun karşılığında onlara karşı koyduğu vergiyi sınırlamayı vaat edecek.
Çin, “odadaki yetişkin benim” mesajı veriyor
ABD’nin Avrupa’yı ikna etmek için elindeki koz, Rusya’nın potansiyel bir saldırısına karşı askeri destek verme sözü. Japonya, Güney Kore, Tayvan için de benzer şekilde Çin’e karşı koruma vaat edilecek. ABD bu konuda başarıya ulaşır mı? Emin değiliz.
Son 30 yılda Çin, dünyanın en büyük üretim merkezi haline geldi. ABD, Avrupa, Japonya şirketleri Çin’de önemli üretim tesisleri kurdu. Çin bölge ülkeleri ile ekonomik entegrasyonunu son yıllarda önemli ölçüde artırdı. Küresel değer zincirlerinde önemli role sahip bir üretici oyundan çıkartılırsa altından kalkması zor bir hasar oluşur.
Çin bu süreçte nasıl bir strateji izler? Yuan’a değer kaybettirmek yoluyla dış pazarlarda daha sert bir dış ticaret politikası izler mi? ABD’yi elindeki devlet tahvillerini satarak zor durumda bırakmaya çalışır mı? Yüksek teknolojiye ulaşmak için Tayvan’a saldırmak gibi çılgın bir strateji izler mi?
Çin’in bugüne kadar izlediği politikalar böyle bir sinyal vermiyor. ABD’nin izlediği kışkırtıcı politikalara karşı Çin sağduyulu bir iletişimle “odadaki yetişkin benim” mesajı veriyor.
Söz konusu süreç Türkiye’yi nasıl etkiler? Bu sorunun cevabı ABD’nin başarıya ulaşıp ulaşmamasına ve bu süreçte Çin’in izleyeceği stratejiye bağlı olarak belirlenecek.
ABD’nin Avrupa’yı yanına çektiği ve Çin’e karşı vergilerini artırmaya ikna ettiği bir ortam Türkiye’yi daha az olumsuz etkiler. Çin tehdidinin azaldığı bir Avrupa pazarında Asyalı üreticilere karşı yakınlık ve esneklik avantajımızı kullanarak rekabet etmeye çalışırız. Ortadoğu ve Kafkaslarda ise muhtemelen daha sert bir Çin rekabetiyle karşılaşırız.
ABD’nin Avrupa’yı yanına çekemediği bir senaryoda, Türkiye üzerinde olumsuz etki daha fazla olur. ABD pazarına giremeyen Çin başta Avrupa olmak üzere ABD-dışı dünyaya daha fazla mal satmaya çalışır. Türkiye daha ağır bir Çin rekabeti ile karşı karşıya kalır.
Çin’in parasına değer kaybettirme, ABD tahvillerini satma ihtimali ilk senaryoda daha yüksek olur. Bu şokun şiddetine bağlı olarak Türk lirasının değer kaybı hızlanabilir. Türk lirası tahviller üzerinde baskı artabilir.
Toparlayacak olursak, Türkiye’nin ilk senaryoda cari dengesi iyileşir, portföy cephesinde çıkış artar. İkinci senaryoda, ekonomide yavaşlama, cari denge bozulma daha sert olur.
Merkez Bankası enflasyon cephesinde görece olumlu tabloya rağmen içsel ve dışsal şoklara para politikasını sıkılaştırarak ve rezerv satarak cevap verdi. Bu sayede Türk Lirası’ndaki kayıp ve enflasyonda artış görece sınırlı oldu.
Türk Lirası için pozitif görüşümüzü koruyoruz
Merkez Bankası’nın 19 Haziran Para Politikası Kurulu toplantısı öncesinde, siyasi şokun ve dış ticaret savaşlarının ekonomiye verdiği hasar netleşir. Enflasyon cephesinde hasar sınırlı olursa, rezerv kaybı tersine dönerse ve Çin kaynaklı bir kur savaşı başlamazsa, Merkez Bankası yeniden faiz indirmeye başlayabilir. Siyasi şok ve dış ticaret savaşları nedeniyle rezerv kaybı devam ederse, para politikası sıkı duruşunu korumak hatta daha da sertleştirmek zorunda kalabilir.
Merkez Bankası’nın para politikasını sıkılaştırması sonrası 2025 sonu için %30 olan enflasyon tahminimizi ve %35 olan politika faizi tahminimizi değiştirmedik. Türk Lirası için Kasım 2023, Türk Lirası tahviller için Aralık 2023 tarihinden beri pozitif görüşümüzü koruyoruz.