İktidar hiç acele etmeden ana muhalefet partisinin içine oynuyor.
Biraz açayım…
Bir yandan CHP’li belediyelerle ilgili yolsuzluk ve terör ithamlarıyla kamuoyunun kafasında soru işaretlerinin oluşmasına yönelik adımlar atıyor, öte yandan öne çıkan siyasi aktörlerin her biri sırayla hedef alınıp adeta birbirine düşürülüyor.
Buna karşılık CHP içinde üç ana başlıkta bir tartışma yürüyor.
Birincisi; CHP’nin cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi için adımlar atılması;
İkincisi; Parti içi huzursuzlukları bitirmek için olağanüstü kurultay kararı alınıp, alınmaması;
Üçüncüsü; 30 milletvekilinin istifa edip ara seçim yapılmasının sağlanması.
Bu başlıklardan ilki konusunda bir adım atıldı. CHP Genel Başkanı, parti üyelerinin katılacağı bir tür ön seçim yapacaklarını açıkladı. Açıkladı ama ne zamanı, ne yöntemi belli olan bu karar, tartışmaları durdurmak yerine daha da artırdı.
Detaylara bakarsak, tablo şöyle:
Bu kararın arifesinde önce Ankara ve İstanbul il başkanları taban tabana zıt açıklamalar yaptılar. (Özel ne kadar tersini söylese de) biri cumhurbaşkanı adayının genel başkan, diğeri İBB Başkanı olması gerektiğini ileri sürdü.
Peki ama kamuoyu araştırmalarında isimleri öne çıkan İmamoğlu ve Yavaş tarafları ne düşünüyor?
İmamoğlu kanadının tezleri şöyle özetlenebilir:
“Üzerimizdeki ‘siyasi’ yargı baskısını saldırı stratejisiyle püskürteceğiz.”
“CHP’ye önseçimle adaylık kararını aldırarak, demokratik yöntemle örgütü, sonuçta da partiyi arkamıza alacağız.”
“Böylelikle seçmenin en az %30’unu garantileyeceğiz. Adaylığın netleşmesi ile toplumsal bir zırhla donanmış olunacak.”
“Bu durumda Mansur Yavaş ister istemez tartışmaların dışında kalacak. Yavaş’ın başka formüllerle olası adaylığı durumunda da bizim adayımız seçimlerde en kötü ikinci tura kalan iki adaydan biri olacak.”
“Diğer muhalefet partileri, ittifakla ya da ayrı ayrı adaylar çıkarsalar dahi, Mansur Yavaş da dahil, ikinci turda İmamoğlu’nun arkasında toplanmak zorunda kalacaklar.”
Yani özetle İmamoğlu tarafı adayın şimdiden belirlenmesi böylelikle bir çeşit dokunulmazlık kazanarak, yol kazasına uğramasının önüne geçilmesini savunuyor.
Öte yandan Yavaş’ın bu konudaki çekinceleri ise şöyle sıralanıyor:
“Ülke gündeminde çok önemli sorunlar varken, partinin şimdiden iç tartışmaya girmesi yanlıştır.”
“Aday kim olursa olsun, seçime 2-3 yıllık bir süreç varken ilan edilmesi hem partiyi, hem de adayı yıpratır”.
“Cumhurbaşkanı, sadece CHP üyelerinin değil, 60 milyonun oyuyla seçilecek. Geniş kesimlerin desteğini alabilmek için Altılı Masa’da yer alan siyasi partilerin tabanının da desteğine ihtiyaç var. Sadece üyelerle aday belirlemek, bu kesimde kırgınlık yaratabilir.”
“Adayın üyelerle belirlenmesi Anayasa’ya da aykırı, yasalara da. Adayın siyasi parti grupları tarafından belirlenmesi gerekiyor.”
Bu tartışma süredursun ortada başka sorular da var ve belki de en önemlisi şu:
“Siz bir adayı denklemden çıkarırsanız başkaları da elinizde kalan tek adayı devreden çıkarır, onu mu istiyorsunuz?”
Ya da başka türlü soralım; “CHP hedefe konmuş bir niyetin aracı haline mi getirilmek isteniyor?”