Ekonominin bir yarısı tatilde iken; diğer yarısı üretmeye, çalışmaya gayret ediyor; ne kadar başarılı olabilecekse?… Dolayısıyla ekonomik anlamda açık bir asimetri oluşuyor.
“9 günlük sürpriz tatiller” artık sürpriz olmaktan çıkıp rutin ve düzenli hale gelmeye başladı. Sadece ilanı gecikir hale geldi. Normal bir haftanın 2 veya 3 gününe bayram günlerinin rastlaması ile kalan günlerin de tatil edilmesi ve böylece tatilin 9 güne çıkarılması çok sık uygulanır hal aldı.
Aslında “tatil” kavramı özellikle öğrenci ve kamu çalışanları için çok sempatik bulunuyor. Hepimiz öğrenciliklerimizden hatırlarız ki hesapta olmayan kar, felaket ve benzeri durumlara bağlı yapılan tatiller hoşumuza giderdi. Aynı şekilde özellikle kamuda çalışan başta normal memurlar olmak üzere üst yöneticiler de tatil olsun isterdi.
Ama bu tatillerden hoşnut olmayan bir kesim var ki kimse kulak vermiyor. O kesim de reel sektör… İş dünyası belirsiz zamanlarda ve özellikle uzun süreli tatillere çok iyi bakmıyor. Ne yazık ki onların da sesini duyuracak birlikler, odalar ve meslek örgütleri yok.
Peki 9 günlük tatil iyi bir şey mi?... Her tatil kararını gözü kapalı alkışlamak mı, yoksa durup üzerinde düşünmek mi?... Konuya çok dar çerçeveden ve rasyonel olmayan açılardan bakmak mı, yoksa ülke için yararlı veya zararlı olup olmadığına kafa yormak mı?...
Özellikle resmi ve dini bayramlarla hafta sonu tatilleri ve bazen de olağandışı genel ve lokal tatiller dikkate alındığında yılın neredeyse yarısının tatile gitmesi ne derece doğru?...
Dilerseniz konuya birkaç açıdan göz atalım.
- Ekonomi açısından:
Bir fabrikayı, sanayi tesisini, üretim tesisini düşünün…
Tarlasını eken, tohumunu atan, budamasını yapan, ürününü hasat eden çiftçiyi düşünün…
Mühendis, mimar, muhasebeci, avukat, danışman gibi bir serbest meslek erbabını düşünün…
Yılbaşı veya bayram arifesinde ihraç ürününü alıcıya ulaştırmaya çalışan ihracatçıyı düşünün…
9 günlük tatil nedeniyle planlama, üretim, tüketim sekteye uğruyor.
Kamu kurum ve kuruluşları tatil yaparken, ilkokuldan üniversiteye tüm öğretime 9 gün ara verilirken iş dünyası asimetrik bir durumla karşı karşıya kalıyor.
Gelir vergisi beyan ve ödemesi bile bu tatilden olumsuz etkilenip gecikiyor.
Bu arada 28 Mart 2025 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile bedavaya getirilen Karayolları’nın sorumluluğundaki otoyollar, 15 Temmuz ve FSM köprüleri, 3 büyük kentteki raylı sistemler ve toplu taşımalar tümüyle bayram boyunca halka hizmet sunuyor. Aslında bu uygulamanın popülist sonuçları var, yoksa devlet ve kamu kesimi için çok ciddi bir kayıp anlamına geliyor.
Dilerseniz kişisel bir gözlemimi paylaşayım. Harem’e yakın noktadan 3 gündür izlediğim Marmaray hattında herhalde sayısı milyonu geçen araç ile ne kadar büyük gelir kaybı yaşandığını düşündüm. Kaldı ki hayatında deniz görmemiş ama ödediği vergilerle katkısı olmuş doğudaki ve güneydoğudaki insanımızın bu bedavacılığı nasıl içselleştireceğine kafa yordum.
Açıkçası ekonominin bir yarısı tatilde iken; diğer yarısı üretmeye çalışmaya gayret ediyor; ne kadar başarılı olabilecekse?… Dolayısıyla ekonomik anlamda açık bir asimetri oluşuyor.
- Sağlık açısından:
Bu ülkede işleyen bir sağlık sistemi var. Milyonlarca insan her gün hastaneleri, poliklinikleri, muayenehaneleri dolduruyor. Çok ağır hastalar var, sürekli tedavi görenler var, diyaliz gibi yaşamsal tedavi görenler de var fizik tedavi gibi daha az riskli tedavileri görenler de var…
Bu hastaların tedavileri, kontrolleri söz konusu 9 günlük tatil nedeniyle sekteye uğrayabiliyor. Yaşamsal önemdeki ameliyatlar yapılamıyor.
- Eğitim açısından:
16-17 milyon eğitim gören çocuklarımız okullarından mahrum kalıyor. Aynı şekilde 7-8 milyon üniversite öğrencisi eğitim göremiyor.
Dolayısıyla dünyanın ilk 500 veya 1000’inde Türk üniversitesi mumla aranıyor.
Bu ülkenin vazgeçilmezinin eğitim olduğu göz ardı ediliyor.
Sözün özü; çağdaş ülke uygulamalarında olmayan bu tür istisnai düzenlemelere son verilmeli. Yazılı ve objektif kurallarla yönetim, tüm yapılarda uygulanmalı.