Sadece bir hafta içinde yaşadıklarımızı alt alta yazsak…
Açılan soruşturmaları, yapılan açıklamaları, dünyanın tartıştıklarını, bizim tartıştıklarımızı…
Ortaya çıkan tablonun vehameti herkesi mutsuz eder eminim.
Uzun zamandır siyasetin, kendi iç tartışmalarına boğulmuş bir halde olduğunu; kişisel hesapların, gelecek beklentilerinin her şeyin önüne geçtiğini; ülkenin önünü açacak, ahaliye geleceğe ilişkin umut verecek bir söylemin de eylemin de olmadığını yazıp, konuşup, tartışıp duruyoruz…
Mevcut sistem kendi içinde yeterli bir denge mekanizması kuramamışken bir de üstüne muhalefetin yetersizliği eklenince ortaya iyice topal bir yapı ve buna bağlı olarak da kutuplaşmış/gündelik hesaplara yoğunlaşmış bir iklim ortaya çıkıyor…
Daha düne kadar birbirinden çok farklı tarihlere, siyasal yelpazede çok ayrı yerlere, neredeyse birbirine selam vermeyen seçmen kitlelerine, taban tabana zıt siyasi önceliklere sahip altı parti yan yana gelerek bir blok oluşturmuştu. Asgari müşterek olarak demokrasi taleplerini dile getirmişler ve önceliği ülkedeki siyasi sistem ile devlet mekanizmasının nasıl rehabilite edileceğine vermişlerdi.
Bu gün artık o altılı masa ortada yok.
Yerine ne var?
Ana muhalefet partisinin genel başkanı ile iki büyük ilin belediye başkanlarının oluşturduğu bir üçlü masa.
Masadakilerden biri kendine Meclis Başkanlığı’nı yakıştırmış; biri cumhurbaşkanı adayı olarak hakkındaki davalara karşı dokunulmazlık zırhının peşinde; diğeri “şimdilik ben oyunbozan olmam ama zamanı gelince kendi kararımı kendim veririm” havasında…
Yasal olarak hiç bir geçerliliği olmayan, adı da aslında “eğilim yoklaması” olan bir ön seçim tartışmasına yuvarlanmış ana muhalefet partisi neyin/nasıl alternatifi olabilir?
Hele hele, üçlü masanın en heveslisi, altı yıldır cumhurbaşkanı olmak için çalıştığını ağzından kaçırmışken! Böylelikle altılı masanın altının nasıl oyulduğu biraz daha açığa çıkmışken…
Hal böyle olunca…
Misal; şirketlere de artık kayyım atanabilmesinin önünü açan yasa resmileşiyor. Ses yok…
Misal; dijital abluka yolda, mahkeme kararı olmaksızın herkesin dijital verileri, yazışmaları izlenebilecek. Ses yok…
Misal; dün “belediye başkanı serbest kalıncaya kadar nöbet tutacağız” dedikleri belediyenin önünde bugün kimse yok…
Eh bu kadar “yok”tan da kısır tartışmaların/günlük çıkar hesaplarının dışında bir şey çıkmıyor doğal olarak…
Korkarım, olan bu büyük dönüşüm döneminde her şeyi ıskalayacağa benzeyen ülkeye oluyor…