MARUZ BUZCUGİL
Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi Isabelle Dumont EKONOMİ Gazetesi’ne verdiği mülakatta tarihten günümüze iki ülke ilişkilerini değerlendirdi. Dumont, 16. yüzyılda başlayan ilişkilerin 1. Dünya Savaşı yılları dışında kesintiye uğramadığını belirterek, “Fransa, 1921’de Mustafa Kemal’in hükümetini tanıyan ilk Avrupalı ülke olmuştur” dedi. İki ülke ticaret hacminin bu yıl 20 milyar Euro’nun üzerine çıkarak yeni bir rekor kıracağını belirten Dumont, “Fransız şirketler Türkiye’deki yatırımlarını büyütüyor” mesajını da verdi. Osmanlı-Türkiye tarihi ve kültürü üzerine çalışmalarıyla dünya çapında bilinen Prof. Paul Dumont’un kızı olan Isabelle Dumont, Türk kokuları, müziği ve mutfağının çocukluğunun bir parçasını oluşturduğunu anlattı. Fransa Büyükelçisi Dumont’un EKONOMİ’nin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
■ Fransa ve Türkiye ikili ilişkiler konusunda derin ve köklü bir tarihe sahip, zaman tünelinden bakınca ilişkilerin bugünü ve geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Fransa-Türkiye ilişkilerinin tarihi boyutunun altını çizmekte haklısınız. Fransa’nın ilk Türkiye Büyükelçisi, İstanbul’a yaklaşık 500 yıl önce, 1535 yılında atandı ve o tarihten bu yana, 1. Dünya Savaşı yılları dışında ilişkilerde hiç kopukluk yaşanmadı. Hatta Fransa, 1921’de Mustafa Kemal’in hükümetini tanıyan ilk Avrupalı ülke olmuştur. Bu kurumsal boyutun ötesinde, iki halk arasında dil, fikirler, sanat, kültür ve bilgi alanlarında aralıksız devam eden etkileşimler de söz konusudur.
Türkiye kuşkusuz, Fransızca konuşulmayan ülkeler arasında en fazla Frankofon eğitim kurumuna ev sahipliği yapan ülkedir. Bunlara Galatasaray Lisesi ve Üniversitesi de dahil. Bunun yanı sıra, ekonomik ilişkilerimiz gelişmeye devam ediyor. Tüm bunlar, siyasi gündem nasıl olursa olsun, sağlam ve istikrarlı bir temel teşkil ediyor. Bugünkü çalışmalarımız bu temeli korumakla beraber, 6 Şubat depremlerinden etkilenen bölgelerin yeniden inşası başta olmak üzere ve daha küresel ölçekte sürdürülebilir kalkınma konuları hatta yapay zeka üzerinde işbirliği yaparak bu temeli zenginleştirmeye yöneliktir.
■ İki ülkenin karşılıklı olarak çeşitlilik, derinlik ve yoğunluk barındıran ticaret ve yatırım ilişkileri çerçevesinde Fransa’nın Türkiye ile olan ikili ekonomik-ticari ilişkilerini değerlendirebilir misiniz?
Fransa ile Türkiye arasındaki ikili ticari ilişkilerin yoğunlaşması, her yıl 20 milyar Euro’luk ticaret hacmine dair 2014’te Cumhurbaşkanları Hollande ve Erdoğan’ın belirledikleri hedefe 2022’de ulaşılmasını sağlamıştır. 2023 yılı yeni bir rekora imza atılmasına vesile olacaktır. Zira Fransız gümrüklerine göre bu yılın ilk dokuz ayında kaydedilen ikili ticaret 17 milyar Euro’yu aşmış durumdadır. Ticari ilişkilerimizi, Türkiye açısından hafif bir ticaret fazlası kaydedilmekle beraber, dengeli ve sektörel bazda çeşitlilik arz etmektedir. Fransız ve Türk endüstriyel değer zincirleri, otomotiv sektöründeki ticaretin de gösterdiği gibi, büyük ölçüde iç içe geçmiş durumdadır.
■ Fransa Kalkınma Ajansı (FDA) ve Ekonomi müşavirliğinizin Fransız ve Türk-Fransız ortaklı şirketlerin Türkiye ekonomisine katkılarıyla ilgili çalışmalar yürüttüğünü biliyoruz bu konuda güncel verileri paylaşır mısınız?
Fransa, bugün aynı zamanda, 5 milyar Euro’dan fazla yatırım ve yaklaşık 320.000 dolaylı istihdama tekabül eden burada yerleşik 400’den fazla şirketiyle Türkiye’de en fazla yatırım yapan ülkelerden biridir. Şirketlerimiz, Türkiye ekonomisinin katma değerine doğrudan 3,3 milyar Euro ve yaptıkları yatırım, üretim, ihracatın yanı sıra yarattıkları istihdam dikkate alındığında, 8,3 milyar Euro diğer bir ifadeyle Türkiye GSYH’sinin yüzde 1,3 oranında katkıda bulunuyor.
Türkiye pazarının çok güçlü potansiyeli ve Türkiye’nin bölgedeki stratejik konumu sebebiyle, çok sayıda Fransız şirketi Türkiye’deki yatırımlarını büyütüyorlar. Avrupalı şirketlerin küresel değer zincirlerini çeşitlendirmeye ve güvence altına almaya çalıştığı bir dönemde Türkiye, Avrupa pazarına yaklaşmak isteyen yatırımcıları kendisine çekiyor. Türkiye, Fransız şirketlerinin gözünde kayda değer karşılaştırmalı avantajlardan yararlanıyor. Bununla beraber, ekonomik yönetimin iyileştirilmesinin devam etmesi ve fikri mülkiyet haklarına daha iyi riayet edilmesi, Fransız şirketlerinin yereldeki varlıklarının önemli ölçüde güçlenmesini kolaylaştıracaktır.
“OVP, YEŞİL DÖNÜŞÜM HEDEFLERİYLE UYUMLU”
■ Fransa ekonomik ilişkilerin geleceği açısından hangi alanları önemli görüyor? Size göre, iki ülke arasında gelecek vaat eden yeni iş birliği alanları neler olabilir?
Enerji ve çevre alanındaki işbirliği, Fransa ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilerin temel direklerinden birini oluşturuyor. Örneğin Fransız Kalkınma Ajansı, Türkiye’nin 2021 yılı sonunda Dünya Bankası ve KfW ile imzaladığı İklim Protokolü’nün paydaşlarından biri olup, söz konusu protokol aracılığı ile Türkiye’nin düşük karbon ekonomisi yönündeki çabalarına destek olmak üzere 2022-2024 yılları için geçerli olmak üzere 800 milyon Euro tutarında taahhütte bulunmuştur. Bu kurumsal desteğin yanı sıra, örneğin Türkiye’de yenilenebilir enerjilerin ortak geliştirilmesi amacıyla TotalEnergies ve Rönesans Holding arasında bu yaz imzalanan ortaklıktan da anlaşılacağı üzere, Fransız ve Türk özel sektörleri arasındaki iş birliğine de dikkat çekmek isterim. İkili ilişkimizin bir diğer önemli ayağı ise teknoloji sektörü. Fransa, Avrupa’da teknoloji bakımından lider ülkelerden biridir. Keza 2022’de 14 milyar Euro gelir elde eden 20.000’den fazla start-up’a ev sahipliği yapıyor. Fransa halihazırda 29 Unicorn girişime sahiptir ve 2030’a kadar bu sayıyı 100’e çıkarma gibi iddialı bir hedefi bulunuyor. Startup ekosistemi Türkiye’de de hızla gelişiyor. Dolayısıyla iki ülke ekosistemi arasındaki işbirliği kuşkusuz verimli olacaktır. Bu bağlamda, İstanbul ve Kocaeli’de açılan 2 adet 42 (adlı) okulun varlığının gösterdiği gibi, Fransa halihazırda Türkiye ile birçok ortaklık kurmuştur. Fransız makamlarının desteğine sahip olan Türkiye’deki French Tech topluluğu burada oldukça aktif durumdadır. 3 yıldan bu yana Türkiye’de varlık gösteren French Tech topluluğu halihazıda 250 aktif üyeyi bir araya getiriyor ve şu ana kadar 7 Türk start-up’a destek verdi. Yeşillendirme ve dijital dönüşümden oluşan bu iki alanın, Türkiye’nin Eylül ayı başında açıklanan orta vadeli programının iki önemli ekseni olduğunu belirtmek isterim. Bu nedenle bu alandaki hedeflerimiz mükemmel bir şekilde uyumludur.
■ Sıkıntılı biçimde ilerleyen zaman zaman buzdolabına kaldırılan Türkiye-AB ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce umutları korumaya yönelik ‘pozitif gündem’ yaratılabilir mi?
Her ne kadar kayda değer zorluklar yaşansa da AB-Türkiye ilişkilerinin rafa kaldırıldığını söyleyemem. Bahsettiğiniz pozitif gündem, Avrupa Birliği Konseyi tarafından henüz 2021’de, net bir çerçeve ile önerilmişti. Ayrıca Avrupa Komisyonu’nun da kısa süre önce Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkilere dair yaptığı açıklamada vurguladığı gibi kuşkusuz iş birliği potansiyelinin oldukça büyük olduğu çok sayıda alan var; birkaç örnek verecek olursam bunlar ekonomik teatiler, enerji, göç konuları. Bunların dışında, Cumhurbaşkanımız Emmanuel Macron’un girişimiyle 2022 yılında Avrupa ülkeleri (sadece AB üyesi ülkeler değil) arasındaki güvenlik konularını tartışmak üzere oluşturulan Avrupa Siyasi Topluluğu’nun, Türkiye’nin de bütünüyle yerinin olduğu bir teati ve iş birliği platformu olduğunu eklemek isterim. Elbette söylediğim gibi bu gündem ancak Avrupa Konseyi’nin açıkça belirlediği ve hem Türkiye’nin hem de AB üyesi ülkelerin çıkarlarını gözeten bir çerçeve dahilinde oluşturulursa yararlı ve işlevsel olabilir.
■ Fransa’nın hem Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği müzakerelerinin yeniden canlandırılması hem de Gümrük Birliğinin güncellenmesi sürecinin başlatılmasına yönelik görüşleri nedir?
Üyelik müzakerelerinin kriterleri, hukukun üstünlüğü, temel özgürlükler ve insan hakları başta olmak üzere, tüm aday ülkeler tarafından bilinen kriterler ve Fransa bu kriterlere her zaman çok bağlı. Gümrük Birliği’ne gelince, ticari ortaklığımızın önemi ve değer zincirlerimizin ne kadar çok iç içe geçmiş olduğu dikkate alındığında, Avrupa Birliği ve Türkiye için kilit önemde bir konu teşkil ediyor. Anlaşmanın modernizasyonu meşru bir istek teşkil ediyor, ancak özellikle 2022’de kaydedilen ilerlemelere rağmen hala bazı ticari anlaşmazlıklar mevcut. Bu konuda ilerlemenin yararlı olacağına dair inancımız baki.
FRANSA, KENDİNİ ‘ZİHİNLERDE YER EDİN’ DİYEREK TANITIYOR
1900 ve 1924 Olimpiyatlarına ev sahipliği yapan Fransa’nın başkenti Paris 2024’te Yaz Olimpiyat Oyunları üçüncü kez ev sahipliği yapacak. Fransa Büyükelçisi Dumont 2024 yılı boyunca sürecek Fransa tanıtım kampanyaları hakkında şu bilgileri verdi: “Marquez les esprits/ zihinlerde yer edin” kampanyası, Fransa’nın uluslararası alanda çekiciliğini artırmak amacıyla başlatıldı. Bu kampanya, kendi alanlarında her gün Fransa’yı temsil eden ilham verici Fransız şahsiyetleri öne çıkarıyor. Bu şahsiyetlerden aklıma gelenler arasında astronot Thomas Pesquet’yi, dünyanın en büyük start-up kampüsünün başındaki Roxanne Varza’yı veya henüz 19 yaşında dünya şampiyonu olan Kylian Mbappé’yi sayabilirim. Yatırımcılar için “Fransa’yı seçmek”, ekonomimizin dinamizmini seçmek, eşsiz bilgi birikimimizden faydalanmak, gastronomimizin zevkine varmak, her yıl Paris’e ve başka bölgelerimize milyonlarca turisti çeken manzaralarımızı görmeye gelmek anlamına geliyor. Fransa’yı seçmek aynı zamanda kültürümüze açılmak ve ülkemizin sunduğu kültürel canlılıktan yararlanmak anlamına geliyor. Bu kampanya, zihinlerde yer edeceğinden emin olduğum küresel bir etkinlik olan Paris Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’nın düzenleneceği 2024 yılı boyunca yürütülecektir.
GB'DE MÜZAKERE İÇİN SORUNLAR ÇÖZÜLMELİ
■ Türkiye-Fransa ticari ilişkilerinde sıkıntı yaratan Gümrük Birliği güncelleme çalışmalarında gündeme gelebileceğini düşündüğünüz konular var mıdır?
Gümrük Birliği’nin (GB) modernizasyonuna ilişkin müzakerelerin yeniden başlatılması, özellikle ticarete dair rahatsız edici unsurların çözülmesine bağlıdır. Mevcut sorunlar çözülmeden görüşmelere başlanmasını kimseye açıklayamayız. Diğer yandan Türkiye’nin Rusya’ya yönelik, bu ülkenin Ukrayna’ya karşı saldırganlık savaşını beslemesi muhtemel malzemelerin yeniden ihracatını durdurmak için ek önlemler alması hayati önem arz ediyor.
■ Türkiye’nin NATO ile olan bağının AB ilişkileri kapsamında ele alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye 1952 yılından bu yana, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin çoğunun da üyesi olduğu NATO çerçevesinde Fransa’nın bir müttefikidir. Diğer Avrupa-Atlantik ortaklarımızla birlikte barış ve güvenlik adına pek çok ortak çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Örneğin, Türk ve Fransız ordularının NATO gücü KFOR bünyesinde birlikte görev aldıkları Kosova’da. Ankara, özellikle kabiliyet ve bütçe bakımından İttifak’a önemli katkılarda bulunuyor. Türk yetkililerle, daima var olan ve gerektiğinde görüş ayrılıklarımızın üstesinden gelinmesine imkan veren müttefikler arasında gerekli olan diyaloğu derinleştirmeyi arzuluyoruz. Özellikle savaşın Avrupa topraklarına geri döndüğü bir bağlamda, güvenliğimizin ve Avrupa-Atlantik bölgesinin istikrarının garantörü olan NATO’yu güçlendirmek ve Avrupa Birliği ile tamamlayıcılığını geliştirmek ortak çıkarımızadır.
■ Osmanlı-Türkiye tarihi ve kültürü üzerine derin, seçkin çalışmalar yürütmüş Prof. Paul Dumont’un kızı, Türkiye’yi bilen, Türkçeye hakim bir Büyükelçi olarak günümüz Türkiye’sini nasıl görüyorsunuz?
Türkiye Fransa için, derin tarihi ilişkilerimizin ve çok yakın kültürel bağlarımızın olduğu çok önemli bir ülkedir. Çok büyük, çok karmaşık ve nüfusu, alışkanlıkları ve gelenekleri bakımında çok çeşitlilik arz eden bir ülke. Benim için Fransa’yı bu ülkede temsil etmek bir onur ama aynı zamanda özel bir duygu zira Türk kokuları, müziği ve mutfağı çocukluğumun bir parçasını oluşturuyor. Babamı takip ederek çok genç yaşta burada birkaç kez bulunmuş ve en son, bundan tam on yıl önce Fransa Büyükelçiliği’nde siyasi müşavir olarak çalışmış biri olarak, Türkiye’nin son yıllarda her açıdan çok değiştiğini de fark ettim. Bu, biz Fransızların daha iyi bilmesi, daha iyi anlaması gereken bir dönüşüm. Türkiye’nin de hızla gelişen Fransa’yı anlaması gerekiyor. Bu anlayış karşılıklı olmalı ve ben Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi olarak görevimi bu şekilde düşünüyorum.