Burcu GÖKSÜZOĞLU
UBS’in Credit Suisse anlaşmasıyla bankacılık krizi bitti mi yoksa bu krizin devamı olur mu?
Böyle bir sorunumuz yok gibi gözüküyordu ama olan şu; hem Silicon Valley Bank (SVB) hem de Credit Suisse’de esasında konu; kötü bir yönetim. SVB yüzde 1.5 faizle ABD tahvillerini alıp mudilerin veya mevduat sahiplerinin paralarını yönetmek üzere tahvillere yatırım yapıyor. Fed’in faizleri yüzde 4-4.5 seviyelerine çıkınca, en ufak bir panik anında mudilerin ve para yatıran kişilerin para çekmeye başladığı noktada o paraların ödenmesi lazım. Bankanın bu paraları hızlıca ödeyebilmesi için daha önceden yatırım yapmış olduğu tahvilleri bozdurma ihtiyacı olacak. Bankalar güven üzerine dayanan ekonominin en temel kurumlarından biri. Dolayısıyla ‘bank run’ dedikleri; “Acaba bu banka batar mı” şeklindeki bir düşünceyi tetikleyen ve dedikodularla da hızlıca yayılan haberlerle bu dalga hızlanır. Bu kadar büyük meblağların tahvillere bağlanması ve faizlerin de artacağının öngörülememesi, o tahvillerde durulması tamamen bir hazine ve yönetim problemi. Bu noktada insanlar şunu düşünmeye başlıyor: Acaba bundan sonraki problem nerede olabilir? Signature Bank, Avrupa’da Credit Suisse… Gördüğümüz kötü yönetilen bir banka var. Hisse senedi piyasasında düşük fiyatlamalar yavaş yavaş verilmeye başlanmış. Çünkü yatırımcılar ve bankada mevduatı olanlar para çekmeye başladılar. Son gelişmelerle birlikte bir günde 10 milyar İsviçre Frangı’nın çekildiği dillenmeye başladı. Credit Suisse’in hisse senedi değeri yaklaşık 1.86- 2 İsviçre Frangı seviyesine geldi. İsviçre regülatörü, ülkedeki bankacılık ve finansal sistemin ismini korumak için bence zorla UBS’e sattı. Satmasalardı muhtemelen bu kriz devam ediyor olurdu ve insanlar paralarını çekmeye devam ederdi. Avrupa ve İngiltere Merkez Bankalarından gelen açıklamalar piyasayı yatıştırdı. Credit Suisse hisseleri hafta başındaki eksi yüzde 16 düşüşü silip yüzde 1.5 yukarı kapattı ki bu gerçekten büyük iş. Dolayısıyla şu an için en azından kısa vadede bu güvensizlik ortamı biraz daha yerini sakinliğe, tam güven değil ama “Görelim bakalım ne oluyor” sorusuna çevirmiş durumda.
FAİZİ ARTIRMAMAK DA SORUN
Fed için faiz artışlarının sonuna mı geldik?
Piyasa bu olaylar olmadan önce Mart ayında 25-50 baz puan arasında artış bekliyordu. Ama son yaşanan olaylardan sonra pazartesi akşamı itibariyle piyasanın yüzde 53’ü 25 baz puan artış bekliyor. Kalanı ise değişiklik beklemiyor. Biraz önce Elon Musk’ın bir tweetini gördüm. O da “Fed 50 baz puan indirsin” diyor. Dolayısıyla piyasa çok bölünmüş durumda. Yarın belki değişiklik yapmaz veya yüzde 25 artırır ya da 25 baz puan indirime bile gidebilir. Günlük atmosfere de bağlı. Şimdi piyasa şunu fiyatlıyor: Mayıs ayında Fed faizleri 4.86, 4.90 civarında bir tepe noktası görür, ondan sonra da Aralık ayına kadar 75 ile 200 baz puan arasında bir faiz indirimi olur. Öte yandan Fed faizleri artırmaz ise bu da “Fed’de panik var, acaba başka bankalar da var mı, diğer bankaların durumu ne olacak?” gibilerinden soru işaretlerini de getirebilir. Yüzde 50-50 şansı var artırım yapmak veya değişiklik yapmamak konusunda. Sürpriz bir şekilde 25 baz puan gibi bir indirime giderse ki o zaman piyasa biraz daha alt üst olur herhalde.
TÜRKİYE'DE SIKINTI YOK
Türkiye’ye nasıl yansıyabilir bu kriz?
Bu krizin geçtiğimiz iki haftada Türkiye bankalarına ve borsasına etki ettiğini görmedik. Türkiye’de böyle bir sorun yok, bankalar kuvvetli. Bizim özel sektör bankalarının elindeki tahvillerin bilançolarındaki toplam payı yüzde 2-3 civarında. Genelde bu tahvilleri alanlar kamu bankaları. Onlarda bir risk olduğu takdirde devlet buraya bir sermaye aktarımı yaparak koruyacaktır. Dolayısıyla şu anda Türkiye’de büyük risklerin olduğunu şu anda düşünmüyorum. Piyasa da böyle düşünmüyor. Ben beklemiyorum ama bu bankacılık krizi bir finansal krize dönüşürse veya enfl asyon çığırından çıkarsa, Avrupa ve Amerika’da enfl asyon düşmeden bu seviyelerde kalırsa ve faiz artırımı sürerse o zaman Türkiye daha sıkıntılı günler de görebilir. Ama 2023 ikinci yarısında Fed’in faiz indirdiği ve doların üzerinde likidite krizinin konu olmadığı bir dünya Türkiye’nin işine gelecektir.
Seçime kadar nereye yatırım yapılmalı?
Borsa tarafında son 1 aya bakıp piyasanın biraz koklanması lazım. 4600 seviyelerine gelirse bankacılık ve holding yatırımları borsada düşünülebilir. Dolar bazında ucuz kalmış olabilir. Yüzde 30 civarında faiz yakalanabilirse 3 aylık KKM de yapılabilir. Olur da seçim sonrası ortodoks politikalara geçileceği düşünülürse, dolar/TL 17- 18’lere inerse oradan da faydalanır yatırımcı. Olmazsa faizini alır. Daha garantili taraf KKM, biraz daha riskli olanı borsa.
Daha liberal politika dolar/TL’yi 25 TL üzerine atabilir
Dolarda 19’un üstü seviyeler görüldü, yukarı yönlü hareket sürecek mi?
Dolar/TL ile ilgili beklenti vermek zor. Çünkü kamunun yüksek derecede dahlinin olduğu bir piyasa. KKM bunun etkili yöntemlerinden biri. Özellikle ihracatçıların bu konuda sıkıntıları olduğu biliyoruz. Türkiye’de dolar artmıyor ama dolarla alakalı her şey artıyor. Arabalardan, evlere dolarla alakalı olan veya olmayan her şeyde değişik fiyatlamalar var. Kim ne tutturursa fiyatlaması var. Dolarda volatilitenin düşmesi çok güzel bir şey ama doların gerçek değeri 19 mu? Bence değil.
Kaç olmalı?
Kafamda bir seviye var ama bende kalsın. Ama baktığımızda enfl asyon yüzde 50, TCMB faizi yüzde 8 civarında ise aradaki farkın ne kadar irrasyonel olduğunu görüyoruz. Bu irrasyoneliteyi dolar/TL’ye yansıttığımızda olması gereken seviye ortaya çıkacaktır. Ayrıca Kapalıçarşı 4-5 aydır normal spot fiyatının 20-25 kuruş üzerinde fiyatlıyor dolar/TL’yi. Dolayısıyla seçime kadar 20’ye doğru yavaş yavaş gideceğini düşünüyorum, yönetilebilirse. Seçimden sonra ise kim kazanırsa kazansın şu an sürdürülen politikanın çok uzun süre sürdürüleceğini düşünmüyorum. Eğer bu şekilde devam ederse Türkiye yabancı yatırımcılar açısından daha da yalnızlaşmaya mahkum edilen bir ülke konumuna gelir ki bu Türkiye’nin faydasına değil. Şu anda likiditenin olduğu bir dönemde Türkiye’nin bundan faydalanması lazım. Türkiye’nin kendi değerini artırıcı, yabancı yatırımcıyı çekmeye yönelik faaliyetlere geçmesi lazım. Ekonomi yönetiminde bazı sınırlamaları kaldırıp daha liberal politikalara geçmesi gerekir ki bu da ilk etapta dolar/TL ‘yi 25 seviyesinin üzerine atabilir, ama sonrasında oluşacak güvenle beraber yavaş yavaş aşağı gelecektir.