Bireysel Emeklilik Sistemi’nde (BES) yılın ilk 8 aylık dönemi dikkate alındığında en yüksek getiriyi hisse fonlarının sağladığını belirten Türkiye Sigorta Fon Yönetimi ve Ekonomik Araştırmalar Direktörü Gürol Sami Özer, hisse senedini kıymetli madenler ve borçlanma araçlarının takip ettiği bilgisini paylaştı.
EKONOMİ gazetesinin youtube kanalında yayınlanan Sigorta Masası’na konuk olan Özer, sigorta fonlarının ilk 8 ay performansını değerlendirerek doğru yatırım stratejisinin nasıl belirlenmesi gerektiğine dair önerilerde bulundu. Yılın ilk 8 aylık döneminde birçok fon grubunun sektör ve enflasyon rakamlarının üzerinde getiri elde ettiğini ifade eden Özer, “Katılımcıların doğru fon seçimi yaptıklarında birikimlerini koruduklarını ve reel anlamda getiri elde ettiklerini görüyoruz. Yılbaşından itibaren 8 aylık periyotta yüzde 42 artışla birlikte 1 trilyon 73 milyar TL fon büyüklüğüne ulaşan bir sistemden bahsediyoruz. Bu da katılımcı sayısı, birikim tutarı ve fon getirileri ile birlikte sürekli büyüyen bir sistem olduğumuzu gösteriyor. Fonların reel olarak getirilerine baktığımız da ise enflasyona karşı yatırımcısını koruyan fon gruplarının içerisinde yüksek reel getiri sunan fon gruplarının olduğunu söyleyebiliriz. Fon gruplarını klasik yatırım araçları ile karşılaştırdığımızda ilk 8 aylık dönemde hisse fonlarının en yüksek getiriyi elde ettiğini söyleyebiliriz. Ayrıca fon grupları oluşturulurken seçilen dayanak varlıkların getirileri ile kıyaslayacak olursak BES fonlarının ortalama getirilerinin yine bu varlık getirilerinin üzerinde gerçekleştiğini söyleyebiliriz” dedi.
Hisse senedini kıymetli madenler ve borçlanma araçlarının takip ettiği bilgisini veren Özer, “Genel olarak baktığımızda hane halkının altın gibi temalara önemli ölçüde yatırım yapmaya devam ettiğini de görüyoruz. Fon tercihi yaparken en önemli unsur katılımcının risk profili olmalıdır. Dolayısı ile katılımcı ilk etapta risk getiri profil anketini doldurmalıdır. Buradan çıkacak sonuca göre yapılacak seçim katılımcıya daha uygun olmakla birlikte oluşacak karşılıklı memnuniyetsizlikleri de minimuma indirecektir” ifadelerini kullandı.
Bu hususta sektörde son dönemde önemli değişiklikler yaşandığını hatırlatan Özer, “Bunlardan en önemlisi de aslında emeklilik şirketlerinin gerekli şartları gerçekleştirmeleri halinde fon önerisinde bulunmalarının önünün açılması oldu. Dolayısı ile risk profil anketini dolduran ve profilini öğrenen her katılımcı piyasa beklentileri çerçevesinde şirketler tarafından oluşturulan öneri setlerinden kendilerine en uygun fon karmalarını tercih edebilirler” diye konuştu.
TES ile fon büyüklüğü gözle görülür büyüklüğe ulaşacak
Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’ne (TES) geçiş süreciyle ilgili de açıklamada bulunan Gürol Sami Özer, şunları söyledi: “Hali hazırda uygulanan Otomatik Katılım Sistemi’nde (OKS) sadece çalışan kesintisi ve devletin verdiği katkı payı olurken, TES ile işverenin de bu sisteme destek olması amaçlanıyor. TES, emeklilikte oluşacak gelir kayıplarını telafi ederken, katılımcıların çalışma dönemindeki yaşam standartlarını korumayı sağlayacak. Ek bir emeklilik gelirinin oluşmasını getirecek olan TES, ayrıca hane halkı tasarruflarının artırılmasını sağlamayı amaçlayan bir sistem olarak kurgulanıyor. İşveren katkısının katılımcıların teşvik oluşturması ve fon birikimlerinde gözle görülür bir artış olması da bekleniyor. Söz konusu bu birikimlerin emeklilik yatırım fonlarında yatırıma yönlendirileceği ve bu fonların seçimiyle fonlar arasındaki dağılımının katılımcı tarafından yapılacağı bir ikinci basamak emeklilik sistemi planlanıyor.”
“Tasarrufta aslan payı BES’e ait”
Günden güne artan finansal okur yazarlık seviyesiyle birlikte BES’te fon büyüklüğünün de artmaya devam ettiğini anlatan Özer, yatırım ve tasarruf konusunda bilinçlenen vatandaşların sayısı arttıkça kendi çocuklarının geleceği için birikim yapabilmeleri adına tasarlanmış 18 yaş altı BES planlarına yönelimin de ivmelenerek büyüme kaydettiğini söyledi. Bu plandaki katılımcı sayısının 1,3 milyona yaklaşırken, fon büyüklüğünün de 21,2 milyar lira seviyesinde seyrettiği bilgisini paylaşan Özer, şöyle devam etti: “Bikirim seviyeleri dünya genelinde ‘tasarruf oranı’ ile ifade edilir. Hane halkı tasarrufunun harcanabilir gelire oranı olarak tanımlanan bu orana göre Türkiye diğer ülkeler ile kıyaslandığında hatırı sayılır bir konumdadır. OECD verilerine göre 2022’de tasarruf oranı en yüksek ülke yüzde 19,3 ile İsviçre olurken, ikinci yüzde 13,3 ile İsveç ve üçüncü sırayı ise yüzde 12,7 ile Hollanda almıştır. Türkiye’yi bu listeye dahil edecek olursak, TÜİK verilerine göre, aynı yıl yüzde 10,5’lik tasarruf oranı ile Türkiye bu sıralamada 9. sırada kendine yer buldu. Türkiye’nin söz konusu tasarruf oranında aslan payı ise BES’e aittir diyebiliriz. BES’in tasarrufu tabana yayan bir sistem olduğunu da burada belirtmekte fayda var. Gün geçtikçe artan finansal okur yazarlık ile paralel olarak vatandaşların tasarruflarında yaşanan artışta ivmelenmenin devam edeceği kanısındayız."