MERVE YİĞİTCAN/YENER KARADENİZ
TÜSİAD’ın genel kurul toplantısı, son dönemde Türkiye’nin siyasi ve ekonomi görünümüne damga vuracak açıklamalara sahne oldu. TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Ömer Aras, konuşmasına Kartalkaya’daki yangın felaketiyle başlayarak, “Ülke olarak moralimiz bozuk. Güven bunalımı yaşıyoruz” dedi.
Yangın olabileceğini ama bir yangında 78 kişinin ölmemesi gerektiğini söyleyen Aras, “Ölüyorsa nedeni usulüne uygun yapılmayan binalar ve denetimsizliktir. Çöken bir sistemdir. Bu olay yakın tarihte olduğu için henüz yüreklerimizde. Ancak unutmayalım ki geçen sene Erzincan’ın İliç ilçesindeki altın madeninde oluşan heyelan sonucu 9 işçi hayatını kaybetmişti. Büyük depremde on binlerce insanımızı usulüne uygun yapılmadığı için çöken binalar altında kaybettik. Tüm bu ve benzer ölümlerin arkasında tesis sahiplerinin yönetmeliklere uygun yatırımları maliyet nedeniyle yapmaması ve denetim eksikliği var” dedi.
“TUTUKLULUK İSTİSNA DEĞİL KURAL HALİNE GELDİ”
Son haftalarda politik hayatta da olağanüstü olaylar yaşandığına dikkat çeken Aras, “Seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor, kayyum atanıyor. Bir siyasi parti lideri hakkında önce soruşturma başlatılıyor sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor. Birçok sanatçının menajerliğini yapan bir iş kadını hakkında önce soruşturma başlatılıyor sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor. Bir büyükşehir belediye başkanı hakkında, yaptığı konuşmalar nedeniyle basın toplantısından dakikalar sonra soruşturmalar açılıyor. Yeni mezun teğmenler ordudan ihraç ediliyor. Bu olaylarda suç vardır yoktur diyemeyiz. Ancak çok kısa sürede arka arkaya gelen bu olayların toplumda endişe yarattığını ve güveni sarstığını söyleyebiliriz. Tutukluluğun istisna değil kural haline gelmesi gibi kangrenleşmiş bir sorunun kanunlar değişse de çözülmediğini görüyoruz” ifadelerini kullandı.
Aras şöyle devam etti, “Ülkemizde gelir dağılımındaki eşitsizlik son yıllarda artmaktadır. Yüksek enflasyon herkese eşit uygulanan adil olmayan bir vergidir ve gelir dağılımını bozmaktadır. Emeklilere yapılan zammın, hayat pahalılığını telafi edemediği ortadadır. Bu durum hep söylediğimiz, enflasyonla mücadele yükünün adil paylaşılması ilkesinin daha etkili uygulanması gerektiğine işaret ediyor. Eşitlik iş dünyamızda da gereklidir. Serbest piyasa koşulları işlemeli, kamu ihaleleri, denetimler, kayıt dışı ile mücadele, krediye erişim gibi konularda adil yaklaşım sergilenmelidir. Bu konularda kayırmacılık ekonomik verimsizliği doğuran temel nedendir.”
Aras: Ekonomi programı olumlu sonuç vermeye başladı
Konuşmasında dünyada ve Türkiye’de geçen yılın değerlendirmesini yapan Ömer Aras, 2024 yılında ekonomi yönetiminin uyguladığı programın olumlu sonuçlar vermeye başladığını, enflasyonun beklenen hızda olmasa da gerilediğini, cari açığın sürdürülebilir seviyelere geldiğini, Merkez Bankası rezervlerinin güçlendiğini ve CDS ülke risk priminin düştüğünü dile getirdi.
Uluslararası derecelendirme şirketlerinin ülke kredi notunu yükselttiğini, ancak doğrudan yabancı sermaye girişlerinin sınırlı olduğuna işaret eden Aras, “Yatırımcılar için güven ortamını henüz oluşturamadık. Enflasyonla mücadele kararlılığı 2025 yılında da devam etmeli. Ancak, ihracatçılarımızın pazarlarını kaybetmemelerine de azami özen göstermeliyiz, destek vermeliyiz. Türkiye’nin güçlü ihracat olmadan sağlıklı ve sürdürülebilir bir büyüme gerçekleştiremeyeceğini bilmeliyiz” diye konuştu.
Bizi yönetenlere iyi niyetle önerilerimizi aktarmak görevimizdir
2025 yılının dünya için olduğu kadar Türkiye açısından da önemli bir kavşak olduğunu söyleyen TÜSİAD YİK Başkanı Ömer Aras, “Türkiye’mizin, dünyada sözü geçen, bölgesinde istikrarın teminatı olan, ekonomisi istikrarlı, demokrasisi sağlam, hukuk devleti ilkeleri yerleşmiş, toplumu huzurlu bir ülke olması yönünde elbirliği ile çalışmalıyız. Bunu ancak hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargının yarattığı güven ortamında iyi yetişmiş, liyakatla göreve gelmiş insanlar ve eşitlikçi bir yaklaşımla yapabiliriz. Bunu yaptığımız taktirde en önemli yapısal reformu gerçekleştirmiş olacağız. Bizi yönetenlere iyi niyetle önerilerimizi aktarmak görevimizdir. Hepimiz bu doğrultuda üstümüze düşeni yerine getirmeliyiz” ifadelerini kullandı.
“2025 yılında kamuda yapılacak tasarruf daha etkin olmalı”
Enflasyonla mücadelede Türkiye’nin elinde üç ana politika enstrümanı olduğunu kaydeden Aras, sözlerini şöyle sürdürdü: “Birincisi, Merkez Bankası’nın uyguladığı para politikası. Faizlerin 2025 yılında enflasyonla mücadeleye uygun olarak kontrollü şekilde düşeceğini tahmin ediyoruz. İkincisi, maliye politikası. Kamunun da özel sektör şirketleri ve vatandaşlarımız gibi eşit düzeyde kemer sıkması şart. Enflasyonla mücadele için 2025 yılında kamuda yapılacak tasarrufun daha etkin olmasını bekliyoruz. Ayrıca vergi gelirlerinin arttırılması için kayıt dışı ile ciddi şekilde mücadele edilmesi gerekiyor. Enflasyonla mücadelede üçüncü politika enstrümanı olan yapısal reformlar ise çok geniş bir kavram. Ülkemizde yaşadığımız bu inatçı enflasyonu bir daha çift haneli seviyelerde görmemek üzere kalıcı olarak indirmek, orta gelir tuzağından çıkmak, kişi başı geliri 20 bin doların üstüne yükseltmek ve sayılı ekonomiler arasına girebilmek için mutlaka yüksek teknoloji ile verimliliği arttırmalı, mal ve hizmet ihracatına dayalı büyüme modeline geçmeliyiz.”
Turan: Suç örgütü kurmak şirket kurmaktan daha kolay
Genel kurulda konuşan TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, son dönemde yaşanan gündemin çok ağır olduğuna dikkat çekti. Depremlerde, yangınlarda, iş kazalarında çok sayıda vatandaşın hayatını kaybettiğini, bunun da suiistimal ve kayırmacılığın çok yaygın olduğunun bir göstergesi olduğuna dikkat çeken Turan, şöyle devam etti: “Eleştirel ifadelere ve habercilik faaliyetlerine açılan soruşturma haberleri, çok sıklaştı. 10 küsur sene önceki olaylara, şimdi yeni soruşturmalar açılıyor. Tutuklu milletvekillerine, siyasi parti liderlerine ve belediye başkanlarına sürekli yenileri ekleniyor. Disiplinsizlik suçuyla teğmenler hakkında ihraç kararı alınıyor. Fakat, deprem, yangın taciz, kadın cinayeti, iş kazası, gibi kamuoyunda infial yaratan nice olayda, ya suçlular bulunmuyor ya da kısa sürede serbest kalıyorlar. Kamuoyu vicdanında suç ve ceza arasında orantısızlık kanaati oluşuyor. İster seçimle, ister atamayla gelen kamu görevlilerinin görevlerinden alınmasının, yeni örneklerine şahit oluyoruz. Üstelik, yeni yasal düzenlemelerle, kamu görevlilerinin Devlet Denetleme Kurulu tarafından görevden alınması ve TMSF’nin şirketlere kayyum olarak atanması mümkün oluyor. Yolsuzluk, dolandırıcılık, karaborsa haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, galiba artık şirket kurmaktan daha kolay. Kadın cinayetlerinin de, çocuk tacizlerinin de sonu gelmiyor. Nedir bu tırmanma? Biz niye bu hale geldik? Hangisini ele alsak günlerce, belki de aylarca konuşmak gerekiyor. Tüm bu sorunların arkasında, hukuka olan güvenin sarsılması var” diye konuştu.
“HUKUKTA SORUN VARSA HER YERDE VARDIR”
Modern devletin temelinde hukukun üstünlüğünün olduğunu sık sık dile getirdiklerini vurgulayan Turan, tüm vatandaşların kanun önünde eşit olduğunu, devletin de hukukla bağlı olduğunu belirtti. Turan, “Her kademede yönetim keyfi değil, hukuk kurallarına göre yapılır. Burada sorun varsa her yerde sorun çıkar. Hukuka güven kalmazsa güvensizlik, istikrarsızlık ve belirsizlik her yere sirayet eder. Sistemik risk oluşur. Günü kurtarmak mümkün olsa da yarınlar tehlike altına girer. Biz sanayici ve iş insanlarıyız. Ama her şeyden önce insanız, bu ülkenin vatandaşıyız. İnsani değerleri ekonomik değerlerin önüne koyarız. Çocuklarımıza, torunlarımıza daha büyük bir miras değil, daha iyi bir gelecek bırakmak isteriz. Daha iyi bir geleceği, hukuka güven olmadan kuramayız. Hukukun üstünlüğünü, hemen ve tam olarak tesis etmeden; ne ekonomide, ne toplumda, ne de iç ve dış politikada sorunlar çözülebilir” dedi.
“SUSSAK GÖNLÜMÜZ RAZI DEĞİL”
Ekonomiye ilişkin de değerlendirmelerde bulunan TÜSİAD Başkanı Turan, Bakan Mehmet Şimşek’in ekonomi programına destek veriyor olsalar da ekonomide her şeyin yolunda olmadığını dile getirerek, “Enflasyonla mücadelenin hızlanması gerekiyor. Artık daha hızlı netice almalıyız. Yoksa stres birikiyor. Özdemir Asaf “Her şeyi zamana bıraktık, zamanımız var mı bilmeden…” demişti. Artık zamanımızın kalmadığını biliyoruz. Dünyada büyük bir değişim yaşanıyorken, önümüzde bir sıçrama fırsatı olduğunu görüyoruz. Bundan yararlanalım diyoruz. Ama enerjimiz boşa gidiyor. Dünyadaki değişimi yakalayamıyoruz. Artık hiçbir şeyi zamana bırakamayız. Bunun için zamanımız kalmadı. Neler yapılması gerektiğini defalarca söyledik. Çünkü ‘sussak gönlümüz razı değil’ ifadelerini kullandı.
TÜSİAD’dan 9 kritik soru
Yapısal reformları gerçekleştirmeden söz konusu değişimleri yapmanın mümkün olmadığının altını çizen Aras, iki ana yapısal reforma ihtiyaç duyduklarını vurguladı. Bunları ‘insana değer katan eğitim ve liyakat!’ ile ‘hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargı’ olarak sıralayan TÜSİAD YİK Başkanı, “Hedefimiz bu reformların yarattığı güven ortamıyla beslenen ekonomik kalkınma olmalıdır.” dedi.
Aras, konuşmasına şu soruları yönelterek devam etti:
“Şimdi soruyoruz…
- Hukukun üstünlüğüne ve adil yargıya kim sahip çıkacak?
- Sanayide ve hizmet sektöründe ülkemizin rekabetçi gücünü kim ön plana çıkaracak?
- Gelişen teknolojiye, yapay zeka çağına, kim ayak uyduracak?
- Sanatta, kültürde ve sporda dünya çapında başarılara kim imza atacak?
- Eşitliği, etik değerleri, dayanışmayı ve paylaşımcılığı kim savunacak?
- Gelir dağılımını kim düzeltecek?
- Bağımsız kurumlarla devletin kurumsal yapısını kim güçlendirecek?
- Kuvvetler ayrılığı, denetim ve denge mekanizmalarını kim etkinleştirecek?
- Demokratik, laik ve sosyal hukuk devletine kim sahip çıkacak?
Bu soruların cevabını ‘Liyakatla atanan iyi yetişmiş insanımız’ diyerek cevaplayabilirim. Öncelikle, okul öncesi eğitimin zorunlu ve ücretsiz olmasını sağlamalıyız. Eğitim sistemini, siyasetin, siyasi partilerle ilişkilendirilen yapıların ve tarikatların etki alanının dışına taşımalıyız. Bunun taşıdığı hayati önemi 15 Temmuz darbe girişimi hepimize öğretmiş olmalı.”
“Hiçbir kuruluş, kendisini milletin iradesinin ve hukukun üstünde göremez”
TÜSİAD’ın açıklamalarına Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik sert tepki gösterdi. Yılmaz Tunç, “Ayrıcalıklı kesimlerin yön verdiği Türkiye’nin artık geride kaldığını anlamayanlar şunu bilmelidir ki; hiç kimse veya hiçbir kuruluş, kendisini milletin iradesinin ve hukukun üstünde göremez” dedi.
Tunç, şunları kaydetti: “Sivil toplum kuruluşlarının görüş açıklaması elbette demokratik bir hak olmakla birlikte, yargıyı ve siyaseti yönlendirme çabaları, demokrasinin ruhuna ve hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır. Türkiye, eski Türkiye değildir. Ayrıcalıklı kesimlerin yön verdiği Türkiye’nin artık geride kaldığını anlamayanlar şunu bilmelidir ki; hiç kimse veya hiçbir kuruluş, kendisini milletin iradesinin ve hukukun üstünde göremez. Hukuk düzenine yönelik her türlü müdahale girişimine karşı, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hukuk çerçevesinde en güçlü şekilde karşılık vereceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın.”
“Kendisini siyasetin üzerinde gören hiçbir girişime izin vermeyiz”
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik de, “TÜSİAD, demokrasi konusundaki kötü sicilini geride bırakmak için çaba göstermelidir. AK Parti olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kendisini siyasetin üzerinde gören hiçbir girişime izin vermeyiz” ifadelerini kullandı.
Ülke gündemine dair değerlendirme yapma hakkı ile siyaseti şekillendirme ve yargıya talimat verme girişimlerinin birbirinden ayrı hususlar olduğunu vurgulayan Çelik, şunları kaydetti: “Aradaki farkı oluşturan, demokrasiye bağlılık ve hukuka saygıdır. Maalesef Türkiye’de bazı sivil toplum kuruluşlarının bu konudaki sicilleri sorunludur. Geçmişlerinde askeri vesayete ve yargı vesayetine verdikleri destek hafızalardan silinmemiştir. Ayrıca kendi geçmişlerinde alenen meşru hükümeti hedef alma ve görevden gönderme faaliyetleri manşetlerde yer bulmuştur. Bu nedenlerle TÜSİAD yönetimi, bu ülkede demokrasi mücadelesi verenlerin ‘güven bunalımı’ deyince ilk aklına gelenlerden birinin neden TÜSİAD’ın yaklaşımları olduğu ile yüzleşmelidir.”