MEHMET KAYA/ANKARA
TÜSİAD ve TEPAV tarafından hazırlanan bir raporda, Türkiye’nin teknolojik dönüşümünün rakip ülkelere kıyasla daha yavaş gerçekleştiği vurgulandı. TEPAV İnovasyon Çalışmaları Program Direktörü Selin Arslanhan tarafından tanıtılan Rekabetin Yeni Dinamiği: Sanayide Teknolojik Dönüşüm başlıklı raporda, Türkiye’nin dünya ile benzer alanlara yoğunlaşmış, AB ve OECD ortalamasının da üzerinde teknolojik yatırımlara ve Ar-Ge’ye destek vermesine karşılık, istenen düzeyde ilerleme sağlayamadığına vurgu yapıldı. Türkiye’nin temel politika metinleri ile uygulamalarının tamamında ileri teknolojinin öne çıkarılmasına karşılık, orta gelir tuzağından çıkışın da gerçekleşemediği belirtilen raporda “Türkiye’de 30 yıl önce yer almayan aktörler ekosisteme yerleşmiş ve sayıları giderek artmıştır. Tüm bunlara rağmen yüksek teknolojili ihracatta anlamlı bir değişim görülememiştir” denildi. Raporun bir başka tespiti ise Ar- Ge merkezlerindeki artışın Ar-Ge harcamasına ve yüksek teknolojili ürün ihracatına yansımaması oldu.
Neden istenen sonuçlara erişilemedi?
Raporda, başarının sınırlı kalmasının nedenlerine yönelik olarak, 3 tespite yer verildi. Bunlar, Ar-Ge harcamalarının yetersizliği ve Türkiye’nin ihracat sepetine eklenen yeni ürünlerin ve teknoloji ekosisteminin yüksek teknolojili ihracata dönüştürülememesi; firmalar arasındaki verimlilik farkları nedeniyle sanayinin potansiyelini gerçekleştirememesi ve sanayinin Marmara Bölgesinde yoğunlaşması olarak sıralandı. Türkiye’ye kıyasla dönüşümü daha ileri seviyede sağlamış Vietnam, Çin, Polonya, Güney Kore gibi ülkelerin analiz edildiği raporda, bu ülkelerin belirli bir teknolojik alanda uzmanlaştıkları, ihracat sepetine ekledikleri ürünlerin görece daha yüksek teknolojili olduğu ve uzmanlaşmaya odaklandıkları vurgulandı.
“Üst akıl” mekanizması gerekli
Raporun yol haritası bölümünde ise üç öneri yer aldı. İlki; akıllı uzmanlaşma çerçevesinde öncelik alanlarının belirlenmesi ve bunların değer zincirlerinde yaygınlaştırılması oldu. Bu yaklaşımın uygulamasında daha önce YOİKK'de olduğu gibi kamu-özel ortaklığında bir karar-uygulama mekanizması önerildi. İkinci öneri olarak yeni teknolojilerin transferi, Türkiye ve Avrupa ekosisteminin birlikte gelişimini içerecek “teknoloji arayüzü” kurumsal yapısı önerildi. Üçüncü öneri ise yüksek teknolojili ihracatın sürdürülebilir olması için sistemi ayakta tutacak bir ekosistemin oluşturulması oldu.
Eşgüdüm olmazsa birinin yaptığını diğeri bozabiliyor
TEPAV Kurucu Direktörü Güven Sak, panel bölümünde özellikle teknoloji arayüzü olarak tanımlanan “teknoloji thank-tank’ı” ve “YOİKK deneyimi benzeri karar mekanizmasını” değerlendirdi. Almanya’da kurulu Fraunhofer’in sadece teknolojiye odaklandığını ve 50’ye yakın enstitü ile teknoloji geliştirme, küresel gelişmeleri, eğilimleri inceleyerek öncelikle çalışma alanları belirleme rollerine işaret eden Güven Sak, Türkiye’nin de önceliklendirme-yoğunlaşma alanındaki yaklaşımlarını belirleme yanında, doğrudan teknoloji üretimi de yapan “içinde laboratuvarlar olan” bir teknoloji think-tank’ı kurması gerektiğini kaydetti. Güven Sak, karar mekanizması için ise Türkiye ekonomisinin serbestleştirilmesine yoğunlaşan ve kamu ile özel sektörün birlikte çalıştığı YOİKK benzeri bir yapının teknoloji ve yeşil dönüşüm için de yapılabileceğini vurguladı. Karar mekanizmasının koordinasyonunun önemine dikkat çeken Güven Sak, kurumların bir eşgüdüm içinde çalışmaması halinde, birinin yaptığı düzenlemenin diğer kurumun yaptığıyla işlevsizleşebileceği ve bozulabileceğine vurgu yaptı.