1-İhracat ve üretim yapan kurumların münhasıran bu faaliyetlerden elde ettikleri kazanca kurumlar vergisinin indirimli olarak uygulanmasında hesaplama yöntemi kolaylaştırılmalıdır. Mevcut uygulamada indirimli KV uygulamasına tabi tutulacak kazancın tespiti ayrıntılı hesaplamaları gerektirmekte ve bu durum da hesaplamalarda hata yapma riskini artırmaktadır. . İhracat ve üretim yapan kurumların bu işlerden elde ettikleri “satış hasılatının toplam satış hasılatına oranı” dahilinde beyan edilen kazanca kurumlar vergisi oranının indirimli uygulanması uygulamadan daha fazla yararlanılmasını sağlayacak ve istenilen amaca ulaşmayı kolaylaştıracaktır.
2-İhracat yapan kurumlara tanındığı gibi üretim yapan kurumlara da münhasıran bu faaliyetlerden elde ettikleri kazanca kurumlar vergisinin 5 puan indirimli olarak uygulanmasına izin verilmesi uzun dönem büyüme oranını olumlu etki yapacaktır.
3-Kurumlar Vergisi Kanununun 32/A maddesinde düzenlenen İndirimli Kurumlar Vergisi Uygulaması sürekli olarak değişen mevzuatı ile son derece karışık bir hal almıştır. Mevzuat yoruma açık belirsizlikler taşımakta ve istenilen amaca ulaşılmasını engellemektedir. İndirimli kurumlar vergisi uygulaması daha sade ve anlaşılabilir hale getirilmelidir.
4-İmalat sanayiine yönelik (US- 97 Kodu:15-37) düzenlenen yatırım teşvik belgeleri için tanınan yatırıma katkı oranına 15 puan ilave edilmesi, vergi indirim oranının % 100 ve yatırım döneminde yatırımcının diğer faaliyetlerinden elde ettiği kazançlarına uygulanacak oranın %100 olarak uygulanmasına 2022 yılı sonu itibariyle son verilmiştir. İmalat sanayiine yönelik (US-97 Kodu:15-37) düzenlenen yatırım teşvik belgelerine verilen ilave desteklerin süresi uzatılmalıdır. 2023 ve sonrası için de bu uygulanmanın süresinin uzatılması yerli ve yabancı yatırımlar ile istihdamın artırılmasına yönelik vergi mevzuatında yapılabilecek önemli düzenlemelerden olacaktır.
5- İhracatçılar ve üreticiler için kazanç istisnası getirilmesi de düşünülebilir.
6- Gelir Vergisi Kanunun 40. maddesinin 1. fıkrasının parantez için hükmünde ihracatçılar ve uluslararası taşımacılıkla uğraşanlar için tanınmış olan binde 5’lik götürü gider uygulamasının, uluslararası düzenlemeler de dikkate alınarak gerçek anlamda bir götürü gider müessesesi olarak uygulanmasının sağlanmasında yarar var.
7- Mali idare ile olan ilişkilerde en çok sorunla karşılaşılan konuların başında KDV iadesinden kaynaklananlar gelmektedir. KDV iadelerinde vergi dairelerinin farklı uygulamaları ve istekleri bulunmakta, iadelerin gerçekleşme hızları vergi daireleri arasında farklılıklar göstermektedir. Sorunların çözümü yerel vergi idarelerinin yetkisini aşabilmektedir ve bu konularda Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından düzenleme yapılması gerekmektedir. KDV iadelerinde yaşanan problemler ve çözüm önerileri ile ilgili TÜRMOB ve Gelir İdaresi Başkanlığı’nın katılımıyla bir ÇALIŞTAY gerçekleştirilmesi önerilmektedir.
8-Sonraki döneme devreden KDV tutarları işletmelerin üzerinde büyük bir finansal yük yaratmaktadır. Özellikle yatırım yapan işletmelerde bu yük daha da artmaktadır. Belli bir büyüklüğe sahip ve cirosu belli bir tutarın üzerinde olan Üretim ve İhracat yapan işletmelere bu finansal yüklerinden bir nebzede olsa kurtulabilmeleri için Sonraki Döneme Devreden KDV tutarlarının, belli bir süre sonunda iade edilmesi veya gider yazabilme imkânı verilmesi düşünülebilir.
9-Turizm müesseseleri üzerindeki maliyetler ve fiyatlamalarla da yakından ilgili KDV, konaklama vergisi, turizm katılma payı, ecrimisil vb. mali yükler; ölçülülük ilkesi uyarınca gözden geçirilerek toplamda aşırılık teşkil eden mali yüklerin dengelenmesinde yarar vardır.
10-Özellikle yabancı yatırımcıyı çekmek ve yerli yatırımcıya mükellef hakları bazında gerekli güvenceler verilmek amacıyla; mevzuattaki değişim hızının azaltılması, yoruma açık veya net olmayan yasal düzenlemeler yapılmaması, vergi kanunlarında yer alan gri alanların yasa koyucu tarafından süratle giderilmesi, düzenleme ihtiyacı gösteren konuların düzenlenmesinin yasada düzenlenmek yerine idari düzenleyici işlemlere bırakılmaması gerekmektedir. Öte yandan mali vergi yasaları başta olmak üzere mali mevzuatta yapılacak değişiklik veya düzenlemelerin tüm paydaşların görüşlerine açık şekilde yapılması, hemen her vergi alanında KV ve KDV’de olduğu gibi TEK GENEL TEBLİĞ uygulamasına geçilmesi yararlı olacaktır.
11-Vergi idaresinin ve denetim müessesesinin itibar ve otoritesinin kaybolmasına, meslek mensuplarının çalışma ve hizmetlerinin değersizleşmesine sebebiyet veren matrah artırımı, muhasebe kayıtlarının düzeltilmesi (cari hesap, stok, envanter affı) gibi uygulamalardan vazgeçilmesi gerekiyor.
12-Vergilemenin gerçek mali güç ve safi kazanç üzerinden yapılabilmesi için gider kısıtlamalarından olabildiğince uzak durulması ve vergi kanunlarından ayıklanması gerekmektedir. Örneğin bir ticari işletmenin envantere kayıtlı binek aracı için ödediği MTV’nin veya işletmenin internet hizmet alımı üzerinden ödediği özel iletişim vergisinin gider yazılamamasının günümüz koşulları açısından, verilen hizmetlerin zorunlu bir unsuru haline gelmesi nedeniyle, geçerliliği kalmadığı değerlendirilmektedir. Kazancın elde edilmesi ile ilgili giderlerin indirimine izin verilmelidir.
13-Ülkemizde farklı kanun ve bu kanunlara bağlı genel tebliğ, yönetmelik, kararname vb. çok sayıda idari düzenleme ile yatırım, ar-ge, ihracat, üretim, girişimcilik ve istihdama yönelik vergi, SGK ve bunlar dışında kalan teşvik uygulamaları yürütülmektedir. Bu nedenle bir faaliyete sağlanabilecek teşvik ve destek unsurları için çok sayıda mevzuatın aynı anda kavranmasını gerektirebilmektedir. Bu nedenle bütüncül bir bakış açısıyla diğer ilgili tüm kurumların da katılımı ile ülkemiz teşvik, destek uygulamalarının bir kanunda ve bir idari düzenleme çatısı altında konsolide edilmesinde yarar görülmektedir.