Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’nin 28. Dönem 2. Yasama Yılı açılışı dolayısıyla Meclis Genel Kurulundaki konuşmasında, yeni yasa yılının milletvekilleriyle birlikte ülkeye ve millete hayırlı olması temennisinde bulundu.
14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde iradelerini sandığa özgürce yansıtarak ülke demokrasisinin gücüne güç katan tüm vatandaşlara tekrar teşekkür eden Erdoğan, bu vesileyle milli iradenin temsilcisi olarak Meclis’teki yerlerini alan 28. Dönem milletvekillerini tebrik etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkeyi büyütme stratejilerinin, ekonomi politikasının omurgası olmaya devam ettiğini anlatarak, şunları söyledi:
“Milletimizin canını yakan hayat pahalılığını ortadan kaldırmak, deprem başta olmak üzere ülkemizin acil meselelerini çözmek, ülkemizi büyütmeyi sürdürmek için ne gerekiyorsa yapmakta kararlıyız. Asırlık hayalimiz Türkiye Yüzyılı’nı, diğer alanlardaki hedefl erimizle birlikte gerçekleştirmeden durmayacağız, duraksamayacağız. Küresel ekonominin geleceğine ilişkin endişelerin arttığı bir dönemde, biz sadece umudumuzu korumakla kalmıyor; istihdamdan ihracata her başlıkta artan tempomuzla iddialarımızı somut çıktılara dönüştürüyoruz.”
Güven ve istikrar iklimi bozulmamalı
Türk ekonomisinin başarısının herkesin hayat kalitesini yükselten, aksi durumun ise herkese bedel ödeten bir tablo ortaya çıkardığının asla unutulmaması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, ekonominin ruhunu oluşturan güven ve istikrar iklimini bozacak her türlü söz, tutum ve davranıştan uzak durulması gerektiğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizi, küresel ekonominin içinden geçtiği şu fırtınalı atmosferden yara almadan sahil-i selamete ulaştırmak, siyasetçiler olarak hepimizin milletimize karşı ortak mesuliyetidir. Yasama organı Meclisimizin bu konuda göstereceği hassasiyet, yürütme olarak bizim en büyük moral kaynağımız ve desteğimiz olacaktır.” dedi.
Erdoğan’ın konuşmasından satır başları
■ Şimdi önümüzde yeni bir görev ve yeni bir fırsat var. Bu da ülkemizi, Cumhuriyetin ilk yıllarının ardından tekrar yeni ve sivil bir anayasaya kavuşturmaktır.
■ Genel Kurul salonumuzdaki Başkanlık kürsüsünün hemen arkasında yazan ‘Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.’ ilkesinin hakkını ancak bu şekilde verebiliriz.
■ Türkiye’yi, 12 Eylül darbe yönetiminin 41 yıl önce milletimizin sırtına sardığı mevcut anayasa kamburundan kurtarmak hepimizin en öncelikli sorumluluğudur.
Demokrasi mücadelesi sivil anayasa ile taçlanmalı
■ Milli Mücadele gibi bir destanı; yokluklar, ihanetler, karanlık hesaplar içinde zafere ulaştıran Meclisimizin, bugün de Türkiye Yüzyılı’nın ufk unu aydınlatacağından şüphe duymuyorum.
■ 15 Temmuz gecesi darbecilerin ölüm kusan silahlarına meydan okuyan bu necip millet, demokrasi mücadelesini sivil anayasayla taçlandırmayı fazlasıyla hak ediyor. Biz de diyoruz ki bu özlemi daha fazla geciktirmeyelim.
Bu ülkede bir daha fetö ve benzeri örgütler dirilemez
■ Anayasa metninin kısa veya uzun olacağı, hangi konuları içerip hangilerini alt düzenlemelere bırakacağı, milletin her bir ferdinin ortak manifestosu niteliğini nasıl taşıyacağı, bütün bunların tamamını hep birlikte konuşup, tartışıp, kararlaştırabiliriz.
■ Bu sabah emniyet birimlerimizin vakitli müdahalesi neticesinde iki caninin etkisiz hale getirildiği eylem, terörün son çırpınışlarıdır. Vatandaşın huzuruna ve güvenliğine kasteden alçaklar emellerine ulaşamamıştır, asla da ulaşamayacaktır. Bu ülkede bir daha asla fetö yeniden dirilemeyeceği gibi, benzer örgütlerin de yeni ihanetler sergileyebilmesi mümkün değildir.
■ Operasyonlarımız neticesinde adeta can çekişen terör örgütlerine siyasi hesaplarla moral aşılamanın vebali çok ağır olacaktır.
■ Özellikle sanat öne sürülerek milli iradeye kastedenlerin propagandasının yapılmasını kabul edemeyiz.
■ (Avrupa Birliği’ne) Şayet, bize karşı örtülü bir yaptırım gibi kullandıkları vize dayatması başta olmak üzere haksızlıklarından geri dönerlerse, kendi yanlışlarını düzeltmiş olurlar. Yapmazlarsa siyasi, sosyal, ekonomik ve askeri olarak bizden herhangi bir beklentiye girme hakkını tümüyle kaybederler.
Kopenhag Kriterleri’ni gerekirse Ankara Kriterleri yaparız
■ Eğer, artık iyice lafta kalan tam üyelik sürecini sonlandırmak gibi bir niyetleri varsa, işin o tarafı da kendi bilecekleri iştir. Biz, demokrasi, adalet ve özgürlükler noktasında Kopenhag Kriterleri’ni gerekirse Ankara Kriterleri yapar yine yolumuza devam ederiz.
Türkiye’ye karşı hasmane politika kaybettirir
■ Bazı ülkelerin etkisi altında kalarak yetkilerini aşan, Türkiye’nin egemenlik haklarını hiçe sayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, sistemin kurucu üyesi İngiltere bile tahammül edememiştir.
■ Bizim de terör örgütleriyle aynı hizada sıralanan kurumların kararlarına ne saygı duymamız ne de onların dediklerine kulak asmamız mümkün değildir.
■ Türkiye’ye karşı hasmane politika izleyip de günün sonunda kazançlı çıkan hiçbir ülke, hiçbir toplum, hiçbir kurum yoktur.
■ Türkiye’yi ve Türk milletinin çıkarlarını küresel arenada cesaretle savunurken hiç kimseden çekinmeyeceğiz ama istiklal ve istikbalimiz adına verdiğimiz bu mücadeleyi, mümkün olan en geniş zeminde ve mutabakatla yürütmenin çabası içinde olacağız.