MERVE YİĞİTCAN
Düşük kur politikasıyla ihracatta rekabetçiliği aşınan sanayiciler, hem dış hem de iç pazarlarda Çin ablukası altında. ABD’nin ithalatını azalttığı Çin, Türkiye’nin yakın pazarları Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika’daki ağırlığını artırırken, Türkiye’nin bu pazarlarda ihracat artış hızı yavaşlıyor. Bu durum sadece ihracat pazarlarında değil iç pazara da Çin mallarının daha düşük fiyatlara girmesine yol açarak birçok sektörde rekabet dengesini bozmaya başladı. Tüketim malı ithalatı son 2 yılda önemli ölçüde artarken başta Çin olmak üzere Uzakdoğu ürünlerinin iç pazarda ağırlığının arttı. Türkiye’nin Çin’den ithalatı 2020 yılında 22 milyar dolar seviyesindeyken geçen yıl 42 milyar doları aştı.
Makine ithalatının 4’te 1’i Çin’den
Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) Başkanı Kutlu Karavelioğlu, dış ticarette devalüasyon dahil olmak üzere her türlü agresif önlemi gündemine alan ve GSYH içinde sanayinin payını yeniden yüzde 35’e çıkarmayı hedefl eyen Çin’in sinai ve ticari stratejisini tartışmanın çok önemli olduğunu kaydetti. Karavelioğlu, “Çin’in, bir devlet politikası olarak uyguladığı örtülü destek ve teşviklerle haksız rekabete yol açması ve ülkesinde stratejik alanlarda yabancı yatırımcılara engel teşkil edecek düzenlemeler yapması, dünyanın geri kalanı için sürdürülebilir bir durum değil” dedi. Agresif politikalarına karşı, Avrupa’nın daha tedbirli olmayı amaçladığı Çin’den Türkiye’nin geçen yıl 11 milyar dolar makine ithal ettiğini vurgulayan Karavelioğlu, şöyle devam etti: “Bu veriye göre, ihracatının yüzde 40’a yakınını katma değeri en yüksek makinelerle AB’ye gerçekleştiren Türkiye, toplam makine ithalatının yüzde 25’ini Çin’den yapıyor. Türkiye’nin yıllık 16 milyar dolar düzeyindeki makine dış ticaret açığının dörtte üçü Çin’den geliyor. Sektörümüzün en ileri düzeyde entegre olduğu Almanya’dan yılda 20 milyar dolar kadar, tüm dünyadan 220 milyar doların üzerinde makine ithal eden Çin’e yılda ancak 150 milyon dolarlık makine satabiliyor oluşumuzu dayatan, hatta normalleştiren koşullarda acil iyileştirmeler gerektiği çok açık. Bakanlıklarımızın Çin ile ticarette daha dengeli bir yapı olacağı ve neredeyse hiç mal satamadığımız bu ülkeye yönelik yeni bir strateji geliştirileceği konusundaki açıklamalarını ilgiyle takip ediyoruz.”
İç pazarda da artık ucuz değiliz
Ev ve Mutfak Eşyaları Sanayicileri ve İhracatçıları Derneği (EVSİD) Kurucu Başkanı Burak Önder de Çin’in ABD’ye olan ihracatının son 5 yıldır azaldığını, Çin’in de arayı kapatmak için özellikle Türkiye’nin yakın coğrafyası olan Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika’daki hegemonyasını artırdığını, bundan dolayı Türkiye’nin bu bölgelere ihracatını artırma hızının yavaşladığını aktardı. Buna karşın Türk ihracatçıların mevcut kur politikasından dolayı ana pazarı AB dahil ihracat pazarlarında dezavantajlı duruma düştüğünü hatırlatan Önder, “Çinli firmalar, Çin’de de işler iyi gitmediği için ihracatta agresif davranıyorlar. Bununla beraber Türkiye sadece ihracat pazarlarında değil, iç pazarda da artık ucuz değil. Son 2 yılda Türkiye’nin tüketim malı ithalatı çift haneli büyüyor. Bu da gösteriyor ki biz artık iç piyasada pahalı hale geliyoruz. Buna çözüm bulmalıyız. Sanayici ve üretici desteklenmeli yoksa Türkiye Almanya’nın doğusundan Asya’ya kadar olan bölgedeki en önemli üretim üssü olma özelliği kaybedebilir” diye konuştu.
Çelik tüketiminin yarısı ithal
Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Genel Sekreteri Veysel Yayan ise son dönemde tüm dünyada çelik fiyatları artarken, Çin’in zaten düşük olan çelik ürünleri fiyatlarının yüzde 4,5 daha düştüğünü hatırlattı. Çin fiyatlarına çok net bir damping marjı söz konusu olduğunu vurgulayan Yayan, bu ülkeden gerçekleştirilen ithalata ciddi tedbir alınmamasının Türk üreticileri zora soktuğunu ifade etti. Geçen yıl Ticaret Bakanlığı tarafından filmaşine koruma tedbiri, yassı sıcak ürünlere de damping vergileri getirildiğini kaydeden Yayan, “Ancak bunlar henüz rakamlara yansımadı. DİR mekanizması açık olduğu için bu ürünler, vergilerini ödemek istemeyenler tarafından ihracat kaydı ile getiriliyor. İhracat kayıt süreleri de çok uzun olduğu için bazı kötü niyetli kişiler ihracata kaçınmaya yönelik çok ciddi gayretler gösteriyor. Bu durum Türk çelik sektörünü olumsuz etkiliyor. Geçen yıl sadece 17,5 milyon ton ana çelik ürünlerinde ithalat söz konusu. Toplam tüketimimizin 38,3 milyon ton olduğunu dikkate alırsak yaklaşık yarısı ithal girdi ile karşılanıyor. Bu AB’de yüzde 23-24 civarında” diye konuştu.
■ Çin’den ayakkabı ithalatı ocakta %110 arttı
İç pazarını Çin’e kaybeden sektörlerden biri de ayakkabı… Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği (TASD) Başkanı Berke İçten, sektörün uzun yıllar dış ticaret fazlası verirken 2023 ve 2024 yıllarında açık vermeye başladığını, sektörde geçen yıl 550 milyon dolar dış açık oluştuğunu kaydetti. Bunda da Çin’in payının çok yüksek olduğuna işaret eden İçten, “Sadece yılın ilk ayında Çin’den ayakkabı ithalatımızdaki artış yüzde 110 seviyesine ulaştı. Daha ilk aydan dış ticaret açığı verdik. İç piyasada Çin’in ağırlığını daha fazla hissedeceğiz ve eğer bugünkü koşullar aynen devam eder hiçbir şey değişmezse yılsonunda 2,5 milyar dolar ayakkabı ithalatı ile karşılaşacağız. 1 milyar dolar da açık vereceğimizi tahmin ediyorum” dedi. Bu durumun en önemli gerekçesinin değerli TL olduğunu dile getiren İçten, “Görüyoruz ki en fazla spor ayakkabı ithalatı gerçekleştiriyoruz. 31 Aralık’ta Ticaret Bakanlığı burada ilave gümrük vergisine 10 puan ekledi. Bunun da etkisini 4’üncü ayda görmeye başlayacağız. Bu kıymetli. Ama kalıcı olarak bu ithalatı bitirmenin en etkili yolu bu ürünlerin Türkiye’de üretilmesini sağlamak olacaktır. Bunun önündeki pürüzler kaldırılır, sektör desteklenirse Türkiye’nin bunda da önemli bir üretici olacağını sanıyoruz. Bu nedenle Türkiye’nin üretim politikalarını yeniden gözden geçirmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
■ Otomotivde ana sanayici bile Çin’den parça getiriyor
Otomotiv sektörü de Çin etkisi altına girmeye başladı. Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD) yetkilileri iç pazarda Çin mallarının ağırlığının artmaya başladığını söylerken, “Şimdiye kadar Çinli üreticilere daha mesafeli yaklaşan sanayi şirketleri gitgide daha fazla Çin malı kullanmaya hevesleniyor. Çünkü Türk şirketlerinin karlılıkları düştü. Her şeyden tasarruf etmeleri lazım. İşçilik ve diğer operasyonel giderler düşmeyeceğine göre, satın aldıkları şeyleri daha düşük fi yata almaya çalışıyorlar. Böyle olunca da bir defalık değil, düzenli alımlarda Çinli tedarikçiler Türkiye’de pazar kazanıyor. Hatta otomotiv sanayiinde bazı ana sanayiciler Uzak Doğu’dan parça getirip, araçlarına takmaya başladılar bile. Daha orta ölçekli şirketler ise yarı mamul ve sarf malzemelerini, basit ekipmanlarını Çin’den getirmek konusunda daha aktif” ifadelerini kullanıyor.