HÜSEYİN GÖKÇE/ANKARA
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Giresun’da düzenlenen Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) toplantısının ardından EKK üyeleriyle birlikte gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Şimşek, yurt içinde ve dışında yaşanan gelişmelerin program hedeflerine kalıcı etkilerini analiz etmek için henüz erken olduğunu söyledi.
Dalgalanmanın enflasyon açısından olumlu ve olumsuz etkileri bulunduğunu ifade eden Şimşek, buna karşılık net etkiye bakıldığında enflasyonun tahmin politikası içinde kalmasını öngördüklerini bildirdi.
Enflasyon beklentilerinde geçici bir bozulma olduğunu dile getiren Şimşek, “Finansal koşulların sıkılaşması talep kaynaklı enflasyona olumlu etki sağlayacaktır. En önemlisi, petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarında çok ciddi bir gerileme yaşandı, eğer fiyatlar bu seviyelerde kalırsa bu durumun dezenflasyonist etkisi olacaktır. TL’de sınırlı bir değer kaybı var, talep koşulları çok güçlü olmadığı için kur geçişkenliğinin zayıf olmasını bekliyoruz. Bütün bu etkileri değerlendirdiğimizde enflasyonun Merkez Bankası’nın tahmin aralığında gerçekleşme ihtimali son derece yüksek” diye konuştu.
“Cari dengeye net etki olumlu olacak”
Gelişmelerin cari dengeye net etkisinin olumlu olabileceğini öngördüklerini söyleyen Şimşek, AB’nin olumsuz etkilenmesinin ihracatta olumsuzluğa yol açabileceğini, yurt içindeki finansal koşulların ise ithalatı sınırlayabileceğini aktardı.
Şimşek, cari açığın OVP’de öngörülenin oldukça altında gerçekleşme olasılığının yüksekliğinden bahsetti.
“Büyümeye etkisi ılımlı seyre sebep olursa, gelirde aşağı yönlü risk olabilir”
Bütçedeki harcama disiplininin güçlü bir şekilde devam edeceğinin altını çizen Şimşek, sıkı finansal koşulların büyümede daha ılımlı bir seyre sebep olması durumunda, gelir tarafında aşağı yönlü risklerin oluşabileceğini kaydetti.
Şimşek, sıkı finansal koşulların harcama kaynaklı değil, gelir kaynaklı sınırlı bir etki oluşturabileceği için bunun program açısından önemli bir endişe kaynağı olmayacağını söyledi.
“Büyüme konusunda endişemiz yok”
2023 yılında büyümede dengelenmenin konuşulduğunu, 2024’te ise bunun başarıldığını hatırlatan Mehmet Şimşek, programın ana amacının kapsayıcı büyümenin temellerini sağlamlaştırmak olduğunu, dolayasıyla bu konuda herhangi bir endişeleri bulunmadığını kaydetti.
“Portföy yatırımlarındaki azalma geçici, program portföy yatırımlarına dayalı değil”
Yabancı yatırımlarda çıkış olduğuna ilişkin değerlendirmeleri hatırlatan Bakan Şimşek, uluslararası doğrudan yatırımların kısa süreli tepki kararları olmayacağını bildirdi. Doğrudan yatırımların fiyat istikrarı, sürdürülebilir cari açık ve yapısal dönüşümle artacağı kanısında olduklarını dile getiren Şimşek, “İç veya dış şoklar ortaya çıktığında portföy yatırımları azalabiliyor. Bu durum sadece Türkiye için geçerli değil, diğer ülkeler için de söz konusu. Bu program portföy yatırımlarına dayalı değil, Türkiye açık bir piyasa ekonomisi, liberal bir sermaye hesabına sahip ve bu çerçevede para giriş ve çıkışları olabilir. Portföy yatırımlarındaki kısmi azalma geçicidir, küresel dalgalanmalar yatıştığında biz güçlü hikayesi olan nadir ülkelerdeniz” dedi.
“Büyüme iç talep kaynaklı, esas belirleyici olan tüketim ve yatırım”
Şimşek, ihracatın yüzde 62’sinin STA anlaşmalarının olduğu ülkelere yapıldığı için, ihracatın diğer ülkeler göre daha dayanıklı yapıya sahip olduğunu belirtti.
Türkiye ekonomisinde büyümenin ağırlıklı olarak iç talep kaynaklı olması sebebiyle, esas belirleyici olanın tüketim ve yatırımlar olduğunu kaydeden Şimşek, bunun da Türkiye’yi benzer ülkelere göre daha az kırılgan yaptığını aktardı.
“Tahvil fiyatlanmasında iyileşmeler başladı”
Gelişmelerin ekonomiye etkisinin sınırlı olduğunu belirtirken, temenniden değil, gözlemlerinden bahsettiklerinin altını çizen Mehmet Şimşek, “Hazine’nin ikinci piyasadaki gerek uluslararası tahvil faizleri, gerekse içeride TL tahvillerimizin fiyatlanmasında son dönemde iyileşme başladı, yani faizler de gerilemeye başladı. Türkiye’ye dış kaynak girişleri yeniden başladı, zaten fiyatlamalar da bunu yansıtıyor” dedi.
“Nakit rezervimiz güçlü, uluslararası piyasalara çıkmasak da yönetme kapasitesine sahibiz”
Hazine’nin her zaman etkin bir borç yönetim kapasitesine sahip olduğunu dile getiren Şimşek, “İç ve dış borç ödemelerimiz için güçlü nakit rezervi tutuyoruz. Bu nedenle, kısa vadede uluslararası piyasalara çıkmasak da yönetebilecek kapasiteye sahibiz. Çünkü borç yönetiminde temkinli bir yaklaşım sergiliyoruz. Bu da kısa vadeli dalgalanmalarda borç yönetimimize esneklik sağlıyor” diye konuştu.
“Stratejimiz iç piyasada dövizle borçlanmanın payını düşürmek”
Orta vadede borç yönetiminin stratejik ölçütleri olduğunu ifade eden Mehmet Şimşek, “. Bunlar, kur ve faiz riskini düşürmek, likidite riskine yönelik güçlü nakit rezervi tutmak” dedi.
Stratejik ölçütler çerçevesinde oluşturdukları hazine finansman programının, dalgalanma dönemlerinde esneklik sağladığını anlatan Şimşek, “Son dönemdeki gelişmeler gibi durumlarda değerlendirmemizi yapar gerektiğinde daha kısa vadeli, gerektiğinde değişken faizli borçlanırız. İç piyasadan döviz borçlanma hususu ise finansman programımızın bir parçasıydı. Stratejimizde bunların payını düşürmek var ancak bu dönemlerde piyasadaki dalgalanmalara esnek tepki veriyoruz, piyasa koşullarına göre hareket edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.
Bu sene için öngörülen iç borç çevirme oranının yüzde 119.3 olduğu bilgisini veren Şimşek, ilk 3.5 ayda bu oranın daha yüksek seyrettiğini vurguladı ve “Çünkü beyannameye dayalı vergi gelirlerimiz genelde ilk 4 aya değil Mayıs ayına tekabül ediyor, yani beyannameler Mart sonunda, daha sonra ödemeler başlıyor, dolayısıyla henüz yorumda bulunmak için erken” diye konuştu.
“Uluslararası piyasada kağıtlarımızın getiri eğrisi bir miktar yükseldi”
Uluslararası piyasalardan bu sene 11 milyar dolar dış borçlanma öngördüklerini, ilk çeyrekte bunun 2.5 milyar dolarının gerçekleştiğini söyleyen Şimşek, şunları söyledi:
“Şu an itibarıyla uluslararası piyasalardaki kağıtlarımızda getiri eğrisi 40-50 baz puan yüksek seyrediyor, yani getiri eğrisi bir miktar yükseldi. 10 yıl vadeli dolar cinsinden tahvilimizin faizi yüzde 8’in üzerine kadar çıktı, şu anda yüzde 7,70 seviyelerinde. Burada da bir normalleşmenin olacağını, CDS’lere paralel tekrar daha da gerileyeceğini öngörüyoruz. Piyasa koşullarını takip ederek yılın kalanında finansman programımıza göre 8,5 milyar dolar daha dış borçlanmaya gitmeyi planlıyoruz”
Portföy yatırımlarındaki çıkışın kredibiliteyle ilgisi olmadığına değinen Şimşek, “Bunlar ülke ayrımı yapmadan tamamen risk iştahı düşüşüyle alakalı. Risk olduğu zaman nakde dönülür veya riski çok düşük enstrümanlara dönülür. Dolayısıyla Türkiye’de olup biten dünyadan çok farklı değil, biz bunun geçici bir durum olduğuna inanıyoruz, fiyatlamalar da onu yansıtıyor” diye konuştu.
“Tedariki Türkiye’ye kaydırmayı planlayan ABD’li reel sektörle görüşeceğiz”
IMF, Dünya Bankası ve G-20 toplantıları için gideceği ABD’de yapacağı temaslar hakkında da bilgi veren Mehmet Şimşek, New York’ta reyting kuruluşlarıyla sonra Amerika merkezli doğrudan yatırımcılarla bir araya geleceğini bildirdi.
Özellikle son gelişmeler üzerine tedariki Türkiye’ye kaydırmayı planlayan başta ABD’li firmalar olmak üzere reel sektör temsilcileriyle görüşeceklerini belirten Şimşek,
“Bu programlar dışında da günde 14-17 adet ikili görüşme veya yatırım bankalarının düzenleyeceği toplantılarımız olacak. Tüm bu toplantılarda programda bir değişiklik olmadığını, programın arkasında çok güçlü bir siyasi irade olduğunu söyleyeceğiz” dedi.