HÜSEYİN GÖKÇE/SARIGERME
Ankara Sanayi Odası’nın (ASO) Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı, Muğla’nın Sarıgerme ilçesinde yapıldı. Toplantının açılışında konuşan ASO Başkanı Seyit Ardıç, küresel gelişmeler ve ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
ABD Başkanı Donald Trump’ın yarın ne açıklayacağı konusunda kimsenin bir öngörüde bulunamadığını belirten Seyit Ardıç, dünya ticaretinin çoklu belirsizliklerin olduğu yeni bir döneme girdiğini bildirdi.
Küreselleşmenin yerini farklı kutuplaşmaların aldığını belirten Ardıç, dış ticarette yakın ve dost ülkelerin öne çıkacağını aktardı.
Avrupa ve Çin’e uygulanan yüksek tarifelerin yüzde 10 vergiye tabi Türkiye için avantaj teşkil edebileceğini söyleyen Ardıç, bu avantajın kullanılması için yapılması gerekenler olduğuna değindi.
Gündemin ilk sırasında dünya ekonomisinden daha fazla pay alınması ve sürdürülebilir büyümeye odaklanılmasını öneren Seyit Ardıç, “Ekonomide güven algısına zarar verecek her türlü gelişmenin uzağında kalmalıyız, yatırımcılar için uygun iklimi tesis etmeliyiz.” dedi.
İtalya’dan, Suudi Arabistan’a kadar uzanan coğrafyada en büyük sanayi üssünün Türkiye olduğunu dile getiren Ardıç, gelişen altyapı ile birlikte ülkemizin yeni üretim üslerinden birisi olma potansiyeli bulunduğunu belirtti.
Potansiyelin iyi kullanılabilmesi için reel sektöre daha fazla ağırlık verilmesini isteyen Ardıç, “Yüksek teknoloji ve katma değerli üretime yoğunlaşmalı, beşeri sermayemizi çok daha verimli kullanmalıyız. Küresel üretim üssü olma hedefi doğrultusunda sektörel ve tematik önceliklendirme yapmalıyız.” diye konuştu.
Tarifeler sonrası değişen tedarik zincirinde hangi ülkeye ve sektörlerde yoğunlaşılması gerektiğini ortaya koyan planlar yapılması gerektiğini dile getiren Ardıç , Ankara’da; savunma sanayi, makine, müteahhitlik, medikal ve bilişim gibi sektörlerin ön plana çıkabileceğini aktardı.
Enflasyon görünümünün yavaş da olsa iyileşmeye devam ettiğini bildiren Ardıç, son bir ayda yurt içinde yaşanan gelişmelerin beklentileri olumsuz etkilediğini kaydetti.
Nisandaki 250 baz puanlık indirim ile politika faizinin yüzde 40’lara ineceğini beklediklerini hatırlatan Seyit Ardıç, “Bugün geldiğimiz nokta gecelik borç verme faizinin yüzde 49'a çıkmasıyla, aslında faizlerde 9 puanlık bir artışı ile karşı karşıya kaldık.” değerlendirmesinde bulundu.
Dezenflasyon programının 22 aydır devam ettiğini söyleyen Ardıç, sanayicilerin hem yüksek enflasyon hem de bunun yarattığı çoklu tahribatla ayakta kalmaya çalıştığını, tüm umutlarının enflasyonda iyileşmeyle birlikte faizin de makul seviyeye gelmesi olduğunu anlattı ve “Maalesef yine başa döndük.” dedi.
Enflasyonla mücadelede kontrolün kaybedilmemesi gerektiğinin altını çizen Ardıç, “Ama artık dayanacak gücümüz de kalmadı. Yüzde 60’ların üzerine çıkan bir kredi maliyeti ile sanayicinin, bırakın yatırım yapmayı, üretimine devam edebilmesi bile mümkün değildir.” şeklinde konuştu.
Para politikası önerileri
Dünyadaki gelişmelerin küresel üretim üssü olma fırsatı verirken, krediye ulaşmanın ve maliyetinin yüksek olduğu ortamda fırsatların nasıl değerlendirileceğini soran Ardıç, “Nasıl üretim üssü haline geleceğiz? İhracat ve istihdamı nasıl artıracağız? Bu noktada; enflasyonla mücadele kapsamında uygulanan para politikasının, tüketime yönelik krediler kısıp, üretim için kullanılan kredilerin arttırılması gerekiyor. Fiyat artışı sadece talep fazlalığından değil aynı zamanda arz açığından ortaya çıkar. Üretmediğimiz malın fiyatı yükselir.” dedi.
“Gıda enflasyonu daha ürkütücü boyutlara ulaşabilir”
Yüksek seyreden enflasyondan bahsederken, zirai don felaketlerinin sonuçlarına bağlı olarak önümüzdeki dönemde gıda enflasyonunun daha ürkütücü boyutlara ulaşabileceği uyarısında bulundu.
Gıda enflasyonun ekonomik mesele olmaktan öte, toplumsal istikrar, halk sağlığı ve sosyal adalet gibi alanları da yakından ilgilendiren çok boyutlu bir sorun olduğunu belirten Seyit Ardıç, “Toplumsal refah üzerinde derin etkiler yaratan gıda enflasyonu kontrol altına alınmalıdır. Halkımızın temel gıdaya erişim imkânlarının korunması için etkin politikalar geliştirilmelidir.” dedi.
“Kapitalizm tekno-feodalizme dönüşüm sürecinde”
Feodalizmin sona ermesiyle kapitalizmin yükselmesinin tarihsel bir zorunluluk olarak toplumsal yapının evrimi olarak görülebileceğini bildiren Seyit Ardıç, “Kapitalizm, yalnızca feodalizmin zayıfladığı bir dönemde değil, aynı zamanda yeni ekonomik fırsatlar ve bireysel özgürlük anlayışının ön plana çıkmasıyla da şekillendi. Bugün ise tekno-feodalizm adında yeni bir ekonomik düzenle kapitalizm dönüşüm sürecine giriyor.” tespitinde bulundu.
Az sayıda şirketin kontrolünde bulunan devasa dijital mülkiyetin bu şirketlerin büyük hissedarlarına olağanüstü politik ve sosyal güç kazandırdığında işaret eden Ardıç, teknoloji devlerinin çıkarları uğruna Trump’ın yanında bulunduğunu anlattı.
Ardıç, teknofeodalizmin ciddi güç dengesizlikleri ortaya çıkardığını, zayıf olanın iyice ezildiğini söyledi.
ASO Teknoloji Üssü ihracata 1.5 milyar dolar katkı sağlayacak
ASO’nun hazırlıklarını sürdürdüğü 1.2 milyon m2’lik ASO Teknoloji Üssü hakkında da bilgi veren Ardıç, fizibilite çalışmalarının tamamlandığını kaydetti ve tam kapasiteye ulaşmasıyla birlikte 843 firma, 18 bin yeni nitelikli istihdam ve 1,5 milyar dolar ihracata katkı öngörüldüğünü ifade etti.
ASO olarak teknolojinin üssü Ankara’da Ankara Kalkınma Ajansı ile birlikte serbest bölge kurulması çalışmalarına başlandığı bilgisini veren Seyit Ardıç,
“Temelli sanayi havzasında mülkiyeti bize ait ve 4.2 milyon metre kare alan üzerinde Serbest Bölge kurulum sürecini başlatacağız.” dedi.
Ankara’da bir serbest bölge olmamasının ‘eksiklik’ olduğunu aktaran Ardıç, şehrin katma değerli ihracat, teknoloji gibi alanlarda önde geldiğini bildirdi. Ardıç, serbest bölgenin kentin ekonomik yapısının dönüşümü ve uluslararası ticarette daha etkin rol üstlenme potansiyelini ortaya çıkacağını vurguladı.