NURETTİN BAKİ
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 16- 17 Aralık tarihlerinde Türkiye Zekâ Vakfı, İZELMAN A.Ş işbirliğiyle “Eğitim ve Sürdürülebilirlik Kongresi” düzenledi. Tepekule Kongre Merkezi’nde yapılan kongrede alanında uzman akademisyenlerin yanı sıra sanatçılar ve iş insanları da atölye, panel ve sunumlarla eğitim ve sürdürülebilirliği tüm yönleriyle ele aldı. Kongrede 2 gün boyunca atölyeler, paneller ve sunumlar yapıldı. Eğitim ve Sürdürülebilirlik Kongresi’nde ekonomik büyümenin ve sosyal gelişmenin doğal kaynakları tüketmeyecek ve gelecek nesillerin gereksinimlerini karşılayabilecek düzeyde sürdürülmesi gerektiğine vurgu yapıldı. Ayrıca her bireyin, günlük hayatındaki seçimlerle sürdürülebilirliğe nasıl katkıda bulunabileceği konuları da ele alındı.
Prof. Dr. Kürşat Çağıltay kongrede ‘Yenilikçi Teknolojiler ve Sürdürülebilir Eğitim’ başlıklı sunumunda; “Teknoloji tek başına bir sihir değil, anahtar kişi olan öğretmenin elindeki bir kaldıraçtır” sözleriyle özetledi. Prof. Dr. Ayhan Altıntaş ise ‘Sürdürülebilir Bir Dünya için Mühendislik Eğitimi’ başlıklı konuşmasında “Sürdürülebilirlik, bizden sonraki nesle yaşanabilir bir dünya bırakmaktır” ifadelerine yer verdi. Kongrede; konuşmacı olarak yer alan Türkiye Zeka Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve EKONOMİ Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı ve yazarı Dr. Şeref Oğuz da ‘Veren Olgun Alan Uygun Olunca’ başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Verenin olgunluğunu ve alanın uygunluğunu maddeler halinde sırlayan Oğuz, “İletişim en az iki kişi arasında olur, bu iletişimden eğer bir verim isteniyorsa mutlaka verenin olgun ve alanın da uygun olması lazım. Veren olgun, ilham verecek kadar bilgili; alan uygun, öğrenme iştahı açık ve hayata geçirecek kadar cesur olmalı. Verenin olgunluğu; taşacak kadar dolu, öğretecek kadar bilgili, ilham verecek kadar bilge, yeniden öğrenecek kadar gayretli, diri ve duru iletişimi bilecek kadar deneyimli, talebeyi kendi bilgi havuzuna hapsetmeyen, talebeyi bilgi okyanusunun kenarına taşıyan ve onu okyanusta yüzdürecek kadar marifetli olmalı. Alanın uygunluğu ise talebe olmak, talep etmek, öğrenme iştahı açık, merak repertuarı geniş, sorgulama yeteneği taşıyan, öğrendiklerini hayata geçirecek kadar cesur, sorun çözmeyi göze alabilen, cevaptan ziyade soru üretebilen ve eleştirebilen, eleştirilebilendir” dedi.
“Konuşuyoruz ama birbirimizi anlamıyoruz”
Dinlemenin 5 faydasını sıralayan Şeref Oğuz, “Ötekini anlarsın, öğrenirsin, tanış ve biliş olursun, diyalog kurarsın ve çatışmayı önlersin. Ayrıca dinlemek erdemdir. Çoğu çatışma iletişimsizlikten kaynaklanıyor. Çatışmayı önlemek için konuşmayı öğrenmemiz gerekiyor. Konuşuyoruz ama birbirimizi anlamıyoruz. Sorduğumuz sorular bazen karşımızdakinin yüzünde soru işareti olarak kalıyor. Gözlerimiz mekânlarda, beynimiz binlerce mesajın içerisinde dolaşıyor. Odaklanamıyoruz, kanalize olamıyoruz ve bu yüzden verimliliğimiz düşüyor. Dinleme kusurumuz sandığımızdan da çok fazla” dedi. En büyük çatışmaların iletişimsizlikten kaynaklandığını söyleyen Oğuz, “Diyaloglarımızın kalitesi eğitim seviyemizi ortaya çıkarıyor. İki kulağımız var ama bir ağzımız var. Sadece dinleyenler öğrenir. Karşımızdakini dinlersek çatışmaları önleriz” ifadelerine yer verdi.