Esra ÖZARFAT
Pandemi, savaş gibi olumsuzluklardan sonra dünya genelinde yaşanan talep daralması büyük markaların iş hacmini küçültürken, bu küçülme ana tedarik ülkelerinden olan Türkiye’deki tekstil sektörünü de etkiledi. Bu süreçte markaların temel ürünlerde uzun dönemli siparişleri kumaşta Uzak Doğu’ya, hazır giyimde ise Kuzey Afrika’ya kaymaya başladı. Son olarak Zara, Pull&Bear, Massimo Dutti, Bershka, Stradivarius gibi markaları bünyesinde barındıran ve Türk hazır giyim sektörünün önemli alıcısı konumunda olan İspanya merkezli İnditex grubunun Türkiye’den alımlarını azalttığı haberleri de Türk tekstil sektöründe endişeye neden oldu. Öte yandan global krizde pazar ve kapasite kaybeden Çin de bu dönemde hızlı bir şekilde yeniden oyuna dahil olmaya başladı. Özellikle lojistik ağ yatırımlarıyla kaybettiği kapasiteleri yeniden elde etmeye çalışan Çin’de bazı global alıcılar için özel uçaklarla servis yapıldığı, özel rotalar çizildiği ve özel sunumlar gerçekleştirildiği konuşuluyor.
Çıkış formülü: Ürün ve pazar çeşitliliği
İpeker Yönetim Kurulu Üyesi İhsan İpeker, global tekstil sektöründe dip noktanın görüldüğünü, bundan sonra yukarı doğru bir ivme yaşanacağını öngördüklerini söyledi. Tekstil ve hazır giyim sektörlerinde ‘basic’ denilen bölümün üretimin genelini oluşturduğuna işaret eden İpeker, alternatif oluşması halinde alımların farklı ülkelere kaydığını söyledi. Türk tekstil ve hazır giyim sektörünün kendini birçok coğrafyaya hizmet verebilir hale getirmesi gerektiğine vurgu yapan İhsan İpeker, “Bu noktada belli müşteri ve belli ülkeye odaklanmamak gerekiyor. Pek çok firmanın büyük fuarlara katılmadığını ya da son senelerde katılmaya başladığını görüyoruz. Firmalar yurt dışı aktivitelerini ne kadar artırırlarsa o kadar başarılı olacaktır. Ancak ülkelere göre özel altyapı hazırlanması, bu konuda titizlikle çalışma yapılması ve pazarlarda süreklilik sağlanması gerekiyor” dedi.
Bölgesel değil, yerinde teşvik talebi
Parlamış Grup Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Parlamış da alternatif pazarları, müşterileri ve ürün grupları olan üreticilerin bu dönemde pozitif ayrıştığına dikkati çekti. Kendini büyük grupların alımına mahkum bırakarak göreceli olarak konfor alanı oluşturan üreticilerin aksiyon almakta zorlandığının altını çizen Parlamış, bu durumun firmalara yaşama şansı bırakmadığını ifade etti. Bülent Parlamış, “Krizde kapasite kaybeden Uzak Doğu ülkeleri oluşan boşluğu fiyat rekabeti ile kapatmaya çalışıyor. Şu anda yüksek TL maliyeti hem ihracatta kolumuzu kanadımızı kırdı, hem de Uzak Doğu’nun bu konuda güçlenmesine neden oldu. Türkiye’nin istihdam, ihracat ve katma değeri yükseltmeye çalışan bir sektör olan tekstile bakışının değişmesi gerekiyor. Aksi halde tekstilde yaşanan bir sarsıntının toparlanması uzun sürüyor. Tekstil uzaktan yönetilen bir iş değildir. Bu nedenle bölgesel değil, yerinde teşvikle büyütülmesi gerekiyor. Türkiye’nin tekstilde diğer sektörlere göre marka değeri var” diye konuştu.