Burcu GÖKSÜZOĞLU
HSBC Portföy Baş Ekonomisti İbrahim Aksoy, rasyonel senaryonun Cumhurbaşkanı’nın öncelik verdiği, üretim ve istihdam tarafı ön planda olurken bir yandan da faiz artışları yapılması olduğunu söyleyerek “Fakat reel politika faizinin cumhurbaşkanının faizler konusundaki düşüncesinden dolayı pozitif bölgeye gelmesini beklemiyorum” dedi.
Mehmet Şimşek ve Cevdet Yılmaz’ın açıklamalarını piyasa nasıl sentezledi? Türkiye Ekonomi Modeli terk mi ediliyor? Yoksa kısmi bir normalleşme mi olacak?
İki açıklama da oldukça önemliydi. Mehmet Şimşek’in açıklamasında çok önemli iki nokta vardı. Birincisi rasyonel politikalara dönülmesinin zorunlu olduğu, ikincisi ise uluslararası normlara uygun politikalar izlemek… Ancak Şimşek’in göreve gelmesi ile beraber yüzde 100 bir “U dönüşü” beklemek de çok zor. Düzenlemelerle enfl asyon yüzde 86 civarındayken tahvil faizlerinin tek haneye geldiğini görmüştük. Çünkü bankalar teminat olarak tutmak için uzun vadeli devlet tahvili almak zorunda kalmıştı. Enfl asyon yüzde 40’ın altında siz politika faizini şu anda pozitif bölgeye çekeyim diyemezsiniz. Onu yaptığınız durumda bankaların fonlama maliyeti çok fazla artacak ve belki devlet tahvil faizlerinde çok sert yükseliş göreceğiz. Ya da bir anda bankalar teminat tutmasın derseniz bu sefer piyasada çok ciddi bir tahvil arzı oluşacak bankalar tarafında ve tahvil faizlerinde çok ciddi yükselişler göreceğiz. O yüzden benim gördüğüm kadarıyla Şimşek’in olası yeni ekibi de daha klasik ekonomi politikalarına kademeli bir geçiş yapacak diye düşünüyorum. Ama bu sürecin sonunda tamamen klasik politikalara dönüleceğini beklemiyorum.
Neden tam olarak dönüş beklemiyorsunuz?
Çünkü şöyle bir durum da var. Şimşek’in cumhurbaşkanından 18 ay ya da iki yıl bir süre aldığına dair kulis haberleri duyuyoruz. Bunlar eğer doğruysa eğer bu beni biraz kaygılandırıyor. Çünkü 18 aylık ya da iki yıllık süreçte Türkiye’de ya da dünyada ne olacağını ön görmemiz çok zor. Baştan böyle bir süre getirilmesi eğer doğruysa o gömlekteki ilk düğmenin yanlış iliklenmiş olabileceğine de işaret ediyor. Ben çok kısa süreye dayalı ekonomi politikalarının şansının çok yüksek olmayabileceğini düşünüyorum. Eğer bu noktadan başlıyorsak doğru şeyler yapılabilir mi sonuna kadar? Ben çok emin değilim. Çünkü gelecek sene martta yerel seçimler var. Cumhurbaşkanı bir noktada ‘Yerel seçimler var, faizlerin düşük seviyede olması daha iyi olabilir’ de diyebilir. Naci Ağbal örneğinde gördük biz bunu.
Bazı dengesizlikler de bulunuyor tabii ekonomide…
Ben çok kısa bir zamana dayalı bir ekonomi politikası bağımsızlığının yüzde 100 doğru sonuçlar doğurmayabileceğini düşünüyorum. Zaten çok çok kademeli bir geçiş olmak zorunda. Çünkü ciddi ölçüde ekonomide bazı dengesizlikler yaratıldı. Kur Korumalı Mevduat ürünü 125 milyar dolara çıktı. Mayıs 2013’te Türkiye ikinci yatırım yapılabilir notu aldığında bile bireylerin döviz mevduatlarının payı, toplam mevduatlarında yüzde 33’tü. 125 milyar dolarlık rakamın 85-90 milyar dolarının dövizden TL’ye geçişli olduğunu varsayarsanız en iyi durumda bile, yüzde 33 döviz tercihinde bile, burada 30 milyar dolarlık bir döviz talebi olur. O yüzden çok hızlı bir geçiş mümkün değil. Bu nedenle de ben eğer sınırlı süre olayı doğruysa bunun bir miktar politikanın uygulanmasını aksatabileceğini düşünüyorum. Süre azaldıkça ekonomi yönetiminde de tedirginlik olacaktır ve Cumhurbaşkanı da sürenin sonuna yaklaşıyoruz, artık bunu yapın diyerek ekonomi politikasında daha aktif olmayı isteyebilir diye düşünüyorum.
Rasyonel senaryo nedir? İyimser senaryo nedir? Kötümser senaryo ne olabilir?
Rasyonel senaryo benim anladığım kadarıyla hem Cumhurbaşkanı’nın daha fazla öncelik verdiği, üretim ve istihdam tarafı ön planda olacak bu yeni ekonomi yönetiminin ajandasında ama bir yandan da muhtemelen faiz artışları göreceğiz. Fakat reel politika faizinin cumhurbaşkanının faizler konusundaki düşüncesinden dolayı pozitif bölgeye gelmesini beklemiyorum. Piyasada mevduat ve kredi faizleri politika faizinin oldukça üzerinde. İlk başta görece sınırlı bir faiz artışı görebiliriz. Ekonomi yönetimi zamanla bu adımların etkisine bakacaktır diye düşünüyorum. Bazı düzenlemelerin kademeli olarak geri çekilmesi olası. Döviz mevduat payı hedefinin yüzde 60’dan yüzde 50’ye düştüğünü görebiliriz ya da belli bir faizin üzerinde kredi vermek istediği zaman bankaların ciddi miktarda tahvili alması ve teminat olarak tutması gerekiyor. Belki oradaki o faiz sınırı yükseltilebilir. Merkez Bankası Başkanı ataması önemli. Ekibin geri kalanı değişecek mi onları da görmemiz gerekiyor. Faizler ilk etapta bir miktar arttırılabilir fakat enflasyon görünümüyle beraber faizlerini tekrar değerlendirileceğine dair ifadelerinin de kullanılacağını düşünüyorum. Yeni ekonomi yönetiminin ekonomik gelişmelere göre esnek olduğu mesajı vermesi de beklenebilir.
PPK için olağanüstü toplantıya gerek yok
Politika faizi ne zaman ne kadar artar peki? Artış 22 Haziran’daki toplantıda başlar mı?
Şu anda kur konusunda olağanüstü toplantı gerektirecek bir durum yok. HSBC Portföy olarak aylardır banka müşterilerimize gönderdiğimiz notlarda, seçimlere kadar döviz satışları yoluyla kurun görece stabil tutulabileceğini ama seçimlerden sonra TL’de bir değer kaybına ihtiyaç olduğunu söylüyorduk. O yüzden seçimlerden sonra dolar/TL’yi stabil tutma ihtiyacı azalacağı için politik olarak TL’de değer kaybı görülmesine izin verileceğini düşünüyoruz diyorduk. Swapları çıkardığımız net rezervlerin geçen hafta bir miktar arttığını hesaplıyoruz. 1.5-2 milyar dolar kadar artış var. Eksi 72 milyar dolara yükselmiş durumda. Bu da Merkez Bankası’nın aldığı dövizlerin tamamını satmadığına işaret ediyor. Bir anlamda TL’de değer kaybına izin verildiğini görüyoruz. Bu bilinçli bir tercih olduğu için de aslında olağanüstü bir toplantıya gerek yok. Eğer yeni ekonomi yönetimi tercih ederse 22 Haziran’da faiz artışı geldiğini görebiliriz. Ama bu faiz artışının büyüklüğü enfl asyonun üzerine çıkacak bir seviye olmayacaktır. Belki ilk adımı atacaklar, ondan sonra kademeli olarak makroihtiyati tedbirleri geri almayı tercih edecekler. Kulislerde Cumhurbaşkanı’nın yüzde 25’e kadar faiz artışına izin verebileceği yönünde haberler de duyduk. Bilemiyorum ne kadar doğru ama böyle bir artış enfl asyonda düşüşü beraberinde getirebilir mi? Ben çok emin değilim. Çünkü baz etkileri hazirandan sonra ortadan kalkacak, TL’deki değer kaybı hazirandan itibaren enfl asyonda artışa neden olabilir. İlk etapta yapılması olası olan faiz artışında yüzde 25 bir sınırsa ve önümüzdeki martta yerel seçimlerin olacağı göz önünde bulundurulursa enflasyonu önemli ölçüde düşürmek için yeterli olmayabileceğini düşünüyorum.
UZUN VADELİ FONLAR GİRİŞ İÇİN DEĞİŞİKLİKLERİ GÖRMELİ
Net rezervler negatif. Tek başına faiz artışının yeterli olmayacağı, döviz girişi olması gerektiği söyleniyor. Şimşek’ten en çok beklenen de yurt dışındaki bağlantıları sayesinde Türkiye’ye hatırı sayılır bir döviz girişi olması. Olur mu?
Olabilir. Türkiye’nin kullanılabilir brüt döviz rezervleri, döviz ve altın rezervlerine baktığımız zaman, 23.5 milyar dolar swap rakamını çıkardığımızda toplamda 75 milyar dolar civarında. Bu da aslında 2.5-3 aylık ithalata denk geliyor. Çok düşük bir rakam. Bankaların kasalarındaki ve yurt dışındaki dövizlerini de dahil ettiğimizde toplam rakam 100 milyar dolar civarında. Türkiye’nin bir döviz girişine ihtiyacı var. 2012’deki yatırımcıların hisse senedi, TL cinsi devlet tahvili ve swap piyasasındaki yatırımları toplamda 175 milyar dolardı. 2018 başında bu rakam 145 milyar dolar civarındaydı. Şimdi 25 milyar dolar civarında. Swap piyasasında yoklar. Fakat hisse senedi piyasasına 24- 25 milyar dolar, tahvil piyasasında ise 1 milyar dolarlık yabancı varlığı var. Şimşek küresel portföy yöneticileri tarafından önemsenen bir isim. Bir miktar girişe neden olabilir ama bu girişler daha çok ilk etapta kısa vadeli fonlar tarafından olacaktır diye düşünüyorum. Hedge fonlar olabilir. Uzun vadeli fonların Türkiye’ye giriş yapabilmesi için bazı değişiklikler olduğunu görmesi lazım. Naci Ağbal döneminde politika değişimlerinin Türkiye’de çok uzun süreli olmayabildiğini gördük.
Tahvil ve döviz piyasası dalgalı olabilir
Martta yerel seçimler var, uzun vadeli politika sürdürmek zor gibi…
Martta yerel seçimler var. Maliye politikasını da sıkmak çok mümkün değil marttaki yerel seçimler öncesinde hem para politikasını sıkılaştırırsanız, hem maliye politikasını sıkılaştırırsanız bu sefer bu da siyaset tarafında çok tercih edilmeyecektir diye düşünüyorum. Önümüzdeki dönemde düzenlemelerin geri çekilmesiyle beraber de bazı piyasalar açısından daha inişli çıkışlı bir patika olabilir. TL tahvil piyasası bunlardan biri örneğin ya da döviz piyasasından bahsediyoruz.
Enflasyon yaratma tehlikesi yaşanabilir
Dolar/TL ‘de hangi seviyeleri görürüz?
Bu 21.70 seviyesi ya da 22 seviyesi belirttiğim gibi bizim dolar cinsi ihracat yapanların maliyet artışlarını karşılamak yönünden yeterli olduğunu hesaplıyoruz. Ama Euro’da bir miktar sıkıntı var. Orada maliyet artışlarını tamamen karşılayacak Euro/TL 26 seviyesi, dolar/ TL’nin de o yüzden 24 civarında bir yere çıktığını görmemiz gerekiyor ama ilk etapta bu olmayabilir. Çünkü 24’e çıkan dolar ya da 26’ya çıkan bir Euro ciddi ölçüde bir enfl asyonist baskıya neden olacaktır. Bunun tercih edilebileceğini düşünmüyorum.
Regülasyonlardan dönüş belirleyici olacak
Borsada fiyatlama nasıl devam edecek?
Hisse senedi piyasasında bir yatırımcı ilgisi var. Düzenlemelerin bir miktar geri alınabileceği beklentisi ile beraber bankacılık ve holding hisselerine ciddi ilgi gördük. Bunlar yabancı yatırımcının ilgisinin olduğu dönemlerde çok tercih edilen hisseler. Bunları tercih edebileceklerini düşünüyorum. Regülasyonlarının ne ölçüde geri çekilip çekilmeyeceği etkili olacak. Şimdilik Eurobond, ve hisse senetleri olumlu, TL cinsi sabit kuponlu tahvil piyasasında olumsuz seyrin sürmesini bekliyoruz.