Hilal SARI
Ukrayna Savaşı ile Avrupa’nın güvenlik haritası köklü bir değişim yaşarken, Türkiye’nin de üye olduğu NATO ittifakı İsveç’i Finlandiya’nın ardından 32. üyesi yapmak istiyor. ABD başta olmak üzere – Macaristan hariç – tüm NATO üyeleri, Türkiye’nin 11 Temmuz’da Vilnius’ta gerçekleşecek NATO Liderler Zirvesi’ne kadar İsveç’in de üyeliğini onaylamasını istiyor. Türkiye’nin uzun süredir beklediği 20 milyar dolarlık F-16 satışları ise bu ihtilafta diplomatik bir sopa olarak gösteriliyor. Ankara ise İsveç’in AB tarafından da terör örgütü olarak kabul edilen PKK üyelerine kucak açtığını ve bu konuda adımlar atmasını talep ediyor.
ABD ve NATO’dan tam destek alan İsveç, bugün (1 Haziran) yürürlüğe girecek yeni terörle mücadele yasası ile üçlü muhtırada Türkiye’ye verilen sözlerin tamamlanmış olacağını söyleyerek üyeliği konusunda topu Türkiye’ye atıyor. İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’un Financial Times için kaleme aldığı “NATO üyelik başvurumuz kapsamında terörle mücadeleyi hızlandırdık” başlıklı yazısında “Bu hafta yürürlüğe girecek yeni yasa daha da güçlü bir müttefik olduğumuzu kanıtlamamıza yardımcı olacak” ifadelerini kullandı.
Kristersson yazısında şöyle diyor: “Perşembe günü İsveç’te yürürlüğe girecek olan yasa, bir terör örgütüne özendirerek, güçlendirerek veya destekleyerek dahil olmayı yasa dışı hale getiriyor. Böylece anlaşmamız kapsamında biz üzerimize düşeni yapmış oluyoruz. İsveç, ulusal güvenliğine yönelik tüm tehditler karşısında Türkiye’ye tam destek oluyor, ve PKK da dahil Türkiye’de saldırılar düzenleyen tüm terör örgütlerini kınıyor.”
Yeni terörle mücadele yasası İsveç Başbakanının aktardığına göre İsveç’e terörizmi destekleyenleri yargılamak için yeni ve güçlü enstrümanlar sağlayacak. Kristersson, bu enstrümanları 3 başlıkta topluyor:
1 -Yasal boşluklar kaldırılıyor: Yeni terörle mücadele yasası terörle mücadele kanunlarındaki yasal boşlukları ortadan kaldırıyor. Başbakan “Daha önce İsveç’te doğrudan bir terör eylemine dahil olmayan ancak bu eylemlere lojistik ve idari destek sağlayan kişilerin cezadan kaçınabildiğini, yeni yasa ile artık bunun ortadan kalkacağını” belirtiyor. Yeni yasa diğer bireylerin terör örgütüne dahil olmasını veya bu örgütlere katılmaları için halka açık bir şekilde teşvik edenleri, örgüte alım yapan kişileri ve örgütleri finansal olarak destekleyen bireyleri de hedef alıyor. Ayrıca yasa İsveç dışındaki terör eylemlerine katılım amacıyla seyahati de cezai hale getiriyor.
2- Cezalar ağırlaşıyor: Başbakan makalesinde temel en yüksek cezanın dört yıl hapis cezası olduğunu, en ciddi suçlar için cezanın en az 2, en fazla 8 yıl hapis cezası olduğunu, terör örgütü liderleri için cezanın iki yıl ile müebbet arasında değişeceğini belirtiyor. Cezai davranışlara ekipman tedariği, kamp kurulması, toplantı alanı organize etmek, konaklama sağlamak, çocuk bakımı sağlamak, faaliyetler organize etmek, gıda ve ulaşım hizmeti sağlamak gibi eylemler de dahil ediliyor. Bu faaliyetlere finansal destek vermek de yine ceza gerektiren suçlara dahil edilecek.
3 -AB ve NATO’yla işbirliğini kolaylaştıracak: Kristerrson’un ifadeleriyle “İsveç’in yeni ve güçlendirilmiş terörle mücadele yasası Türkiye, NATO ve AB ülkeleriyle işbirliğini kolaylaştıracak.” Başbakan sözlerini ise şöyle sonlandırıyor: “Nihayetinde İsveç’in NATO dışında kalmasından tek fayda sağlayacak olan (Rusya Devlet Başkanı) Vladimir Putin’dir.”
Beklenti, onayın temmuz zirvesine yetişmesi
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de salı günü Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefon görüşmesi yaptığını, İsveç’in 11 Temmuz NATO zirvesinde ittifaka alınmasının ‘kesinlikle mümkün’ olduğunu söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken de İsveç Başbakanı Ulf Kristerrson’la İsveç’te yaptığı ortak basın açıklamasında “Türkiye’nin İsveç’in üyeliğine itirazlarını bırakmasının zamanı geldiğini, Biden hükümetinin Türkiye’ye ‘en kısa sürede’ F-16 satışını gerçekleştirilmesi gerektiğine inandığını” belirtti. Blinken, “Biz artık vaktin geldiğini ve ilerlememek için hiçbir neden kalmadığını düşünüyoruz. Türkiye önemli ve meşru endişeler gündeme getirdi. Hem İsveç hem Finlandiya bu endişeleri gidermek üzere adımlar attı” dedi. Biden yönetiminin Türkiye’ye F-16 satışı konusunu, İsveç’in NATO’ya üyeliğine bağlamadığını da dile getiren Blinken “Ancak bazı Kongre üyeleri iki konuyu birbirine bağladı. Bu tür kararlarda onların sesi ve oyları ‘elbette kritik’” ifadelerini de kullandı. Her iki konunun da Avrupa güvenliği için hayati önem taşıdığını belirten Blinken, “Biz her iki konunun da hızla ilerlemesi gerektiğine inanıyoruz: İsveç’in NATO’ya kabulü ve F-16 paketinde ilerleme kaydedilmesi” dedi. Blinken da İsveç’in NATO’ya üyeliğinin tamamlanmasının 11 Temmuz’da Litvanya’nın Vilnius kentinde gerçekleşecek NATO Liderler Zirvesi’ne kadar “olabileceğine, olması gerektiğine ve olmasını beklediklerine” vurgu yaptı. Türkiye dışında İsveç’in üyeliğine hala itirazı olan tek ülke Macaristan, ancak Macaristan’ın itirazlarının Türkiye onay verdikten sonra Finlandiya’nın üyelik sürecinde olduğu gibi ortadan kalkması bekleniyor.
Batı nezdinde Türkiye’nin önemi arttı
Türkiye NATO ittifakının en önemli üyelerinden biri olmaya devam ediyor ve Ukrayna Savaşı’yla birlikte Türkiye’nin Batı nezdinde öneminin daha da arttığı değerlendirmeleri yapılıyor. BBC’de yer alan bir analizde ABD Başkanı Joe Biden ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un pazar günü Erdoğan’ı ilk tebrik eden liderler arasında olmaları konusunda “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kremlin’le yakınlaşmasından ve ifade özgürlüğü ve demokratik normları zedelemesinden rahatsız olmalarına rağmen, Türkiye – zor ve öngörülemez de olsa – Batı için kritik öneme sahip bir müttefi k” değerlendirmesi yapılıyor. Analizde Rusya ile ticareti artmış olsa bile Türkiye’nin Ukrayna’ya askeri yardım sağladığı, Karadeniz Tahıl Koridoru anlaşmasında arabuluculuk yaptığı, Finlandiya’nın NATO üyeliğine de – uzun bir süre tereddüt etmiş olsa da – onay verdiği vurgulanıyor. “Batı eskiden Türkiye’nin önemini Avrupa ve Ortadoğu arasındaki köprü olarak ifade ederdi, ancak Rusya’nın işgali Türkiye’nin konumunu dönüştürdü” ifadeleri yer alan analizde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3. döneminde dış politikada büyük sürprizler beklenmediği ancak Ankara’nın stratejik müttefi klerinin çok yakından izlediği ve Türkiye’nin adımlarının Batı için önemli olduğu belirtiliyor.