Hilal SARI
Almanya’nın en büyük sanayi örgütlerinden BDI, ABD’nin Avrupa Birliği üzerindeki ‘Çin’den uzaklaş’ mesajlarına rağmen Çin’in ülke ekonomisi için en önemli pazarlardan biri olduğuna vurgu yapan bir açıklama yaptı. BDI Başkanı Siegfried Russwurm Hannover Messe’de yaptığı açıklamada “Çin Alman şirketler için en önemli pazar ve öyle olmaya devam edecek. Çin’e ihtiyacımız olduğuna ilişkin çok geniş bir konsensus var” ifadelerini kullandı.
Washington, aralarında Avrupa Birliği’nin de bulunduğu müttefiklerinin Pekin’le ekonomik bağları azaltması için baskı yapmaya devam etse de, Almanya’nın en büyük sanayi kuruluşları Çin gibi büyük bir pazarı geride bırakmak istemiyor.
Volkswagen ve BASF’den yeni yatırımlar yolda
Alman otomotiv devi Volkswagen ve Alman kimya şirketi BASF, hali hazırda çok büyük yatırımları bulunan Çin’de büyüme yatırımlarına devam ediyor.
Çin genelinde 40’tan fazla tesisi bulunan Volkswagen geçen yıl “Çin’de Çin için” temasıyla milyarlarca dolar yatırım yapacağını açıklamıştı. Şirket otomobil modellerinin Çinli müşterilerin istekleri doğrultusunda değiştirilmesi için araç içi karaoke makineleri gibi özelliklerin yapımında yerel ortaklıklar ve üretim tesislerine yatırımlar yapacak.
Ülkede 30 üretim tesisi bulunan BASF ise Ludwigshaven’daki dev genel merkezi kadar büyük bir kimyasal üretim kompleksi inşası için Çin’e 10 milyar ABD’nin Avrupa Birliği’ne ekonomik anlamda Çin’den uzaklaşması için gönderdiği sinyaller karşılık bulmuyor. Almanya’nın en büyük sanayi örgütlerinden BDI “Çin’in Almanya için en önemli pazar olduğunu ve olmaya devam edeceğini” söyledi. Şirket ayrıca Çin üniversitelerinde otomotiv sektörü için belki de devrim niteliğinde sayılabilecek sodyum bataryaları araştırmalarını destekliyor.
“Çin’deki kazançlarımız Avrupa’daki zararı kapatıyor”
BASF CEO’su Martin Brudermüller şubattaki finansal sonuç toplantısında Çin’den gelen kazançların Avrupa’daki yüksek enerji maliyetleri ve katı çevre düzenlemeleri nedeniyle oluşan zararları etkili şekilde kapatmaya yaradığını söylemişti. New York Times’da yer alan habere göre Volkswagen yöneticileri de yüksek enerji ve işgücü maliyetlerini Çin’den gelen satışlarla kapatıyor. Almanya özellikle kritik teknoloji ürünlerinde, mobil telefonlarda, LED’lerde, lityum gibi nadir metallerde Çin’e bağımlı. Kiel Jeopolitik ve Ekonomi İnisiyatifi Direktörü Katrin Kamin de AB’nin en büyük ekonomisinin Çin’le bağları azaltmasının kısa vadede kolay olmayacağını ve bunun makul bir seçenek olmadığını söylüyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da Çin ziyareti sonrası hem Tayvan konusunda Çin’i desteklemiş, hem de Pekin ziyareti sırasında yanında 50 Fransız şirketin dahil olduğu bir iş delegasyonunun önemli anlaşmalara imza atmasına ön ayak olmuştu. Macron’un “ABD’den çok etkilenmemesi gerektiğine” ilişkin açıklamaları Fransa’nın da Almanya gibi Çin’den ekonomik anlamda vazgeçmeyeceğinin önemli bir işareti olarak görülebilir.
“Asya, Avrupa ve AB’den hızlı büyüyecek”
Küresel makroekonomik öngörüler de Çin’den kopmak istemeyen iş insanlarının görüşlerini destekler nitelikte. ABD’li yatırım bankası Morgan Stanley, 2023 yılında Asya’nın ekonomik büyümesinin güçlü yurtiçi talebin etkisiyle ABD ve Avrupa’yı geçeceği görüşünde. Bankanın Asya Başekonomisti Chetan Ahya, CNBC’ye yaptığı açıklamada özellikle Çin’in bu büyümede etkili olacağı, yeniden açılmanın yanı sıra mali ve parasal politikaların da destekleyici olduğunu belirtiyor. Başekonomiste göre Hindistan, Endonezya ve Japonya da güçlü yurtiçi taleple gelişmiş dünyaya göre daha hızlı büyüyecek büyük Asya ekonomileri arasında.
17 CEO Alman gazeteye makale yazmıştı
Ukrayna Savaşı sonrasında Almanya’nın Çin’e bağımlılığını azaltmak amacıyla ilişkilerini yeniden gözden geçirdiği bir dönemde aralarında BASF, Siemens ve Bosch gibi büyük sanayi şirketlerinin, otomotiv parça tedarikçisi Schaeffl er’in ve Hamburg limanının bulunduğu 17 Alman şirketin CEO’su Franfurter Allgemeine Zeitung’a “Çin’den geri çekilmenin sonuçlarına karşı uyaran” bir makale kaleme almıştı. Kasım 2022’de yayınlanan makalede “Alman şirketlerin Çin’deki tesislerinin rekabetçi güçlerine ciddi katkılar sağlayacağı ve Çin’in dünyanın en büyük ikinci ve en dinamik pazarı olacağı, dolayısıyla bu ülkedeki varlıklarının Almanya’nın ekonomik gücü için kritik önem taşıdığı” ifade edilmişti.